İmamoğlu’nun tutuklanması bir dönüm noktası çünkü…

Emirhan Akman

Emirhan Akman

Tüm Yazıları

"Ben suçumu biliyorum, 2014'ten beri tek suçum var sandıkta yenilmemek” - Ekrem İmamoğlu

“Milletin takdiriyle geldiğimiz bu koltuklarda ebediyen oturacak değiliz. Emrihak vaki bulduğunda kara toprağa döneceğiz” - Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘normal şartlar altında’ önümüzdeki seçimlerde aday değil, teknik olarak aday olamıyor. Yani aslında AK Parti’de başka adayların konuşulması gerekiyor fakat bunun yerine Türkiye’de ‘anormal şartlar’ yaratılıyor.

19 MART BİR DÖNÜM NOKTASI

Öncelikle şunu söyleyelim. Uzatmaya, görmezden gelmeye, pozisyon almaya hiç gerek yok… 19 Mart İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması Türkiye siyasetinde bir dönüm noktasıdır. Bundan sonra hiçbir şey önceki gibi olmayacak. Kurtlar Vadisi’nde Hüsrev Ağa, Mehmet Karahanlı’ya şöyle söyler, “Bu artık fikir ayrılığı değil, yol ayrılığı Sayın Karahanlı…” 19 Mart bir dönüm noktası çünkü iktidar 3 Kasım 2002’den beri en çok dayandıkları meşruiyet kaynağı olan ‘sandığı’ tartışmalı hale getirdi. Türkiye’nin ve hatta dünyanın en büyük şehirlerinden birisi olan İstanbul’u iki kez kazanmış, sıradaki hedefi de Türkiye’nin geneli olan bir adayın önce ön seçime 4 gün kala 30 yıllık diploması iptal edildi, sonra da kendisi ve ekibi tutuklandı. Herhalde bu tesadüf olamaz değil mi? Tesadüf diyecek kadar aptal değiliz. Ekrem İmamoğlu iktidarın en çok önem verdiği, Türkiye’nin en büyük şehrini iki kez, üstelik ilkinde hukuksuz bir şekilde iptal edilen seçimi tekrar kazanarak kazanmıştı. Hiç şüphe yok ki İmamoğlu’nun sıradaki hedefi Türkiye’nin genel seçimlerini kazanmak ve Türkiye’yi yönetmek. Bunu hiç saklamıyor, Erdoğan’ın hedefi ise ‘emrihak vaki bulana’ dek görevini sürdürmek…

SİYASET HER ŞEYİ YUTUYOR

Türkiye’ye yapılan en büyük kötülüklerden birisi siyasetin her şeyi yutması… Futbolu, ekonomiyi, hukuku, sağlığı her şeyi siyaset yutmuş vaziyette. Yani aslında yaşanan tüm şeyler hukuku ve yasaları aşıyor, her şey siyasetin tartışma konusu. Bunun en basit doğrulaması ise şu, eğer İmamoğlu aday olmasaydı başına bunlar gelir miydi? Elbette gelmezdi.

MEŞRUİYET YİTİMİ VE AHLAKİ KRİZ

Peki iktidar 19 Mart’tan sonra neleri kaybetti? İktidar az önce bahsettiğim gibi önce ‘meşruiyetini’ kaybetti, sonra da ‘ahlaki’ üstünlüğünü. Seçme ve seçilme en temel haklardan birisi… Peki eğer kime karşı yarıştığınıza ve potansiyelinize göre bu hak değişiyorsa, burada bir haktan mı, yoksa orman kurallarından mı? Elbette bu bir hak değil ancak lütfa dönüşür. Ciddi söylüyorum bu konuda çok şaşkınım… Nasıl olur da Erdoğan ve AK Parti en başarılı oldukları alan olan sandık meşruiyetini tartışmalı hale getirebilir? Bunun cevabını tartışmak lazım.

EN GÜÇLÜ ADAY TUTUKLU

Peki muhalefet ne kaybetti? Çok belli ki Erdoğan’ın karşısındaki en güçlü aday İmamoğlu’ydu, bugün itibariyle diploması da, hürriyeti de tehlikede.

İNANÇ KRİZİ

Peki neden Hüsrev Ağa’nın Karahanlı’ya sözünü paylaştım? İktidarın cumhuriyetin kurucu partisi ve son yapılan yerel seçime göre Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’ye kayyum atama planı vardı. Şu an itibariyle tabloya bakacak olursanız, İstanbul’un en gözde ilçelerine kayyum atandı, İBB’nin belediye başkanı tutuklu. Sığınmacı ve Türk milliyetçiliği konusunda en önde gelen isim Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ tutuklu, HDP’nin o zamanki en popüler ismi, lideri Selahattin Demirtaş tutuklu… Sosyal medyada adeta rastgele hesaplar engelleniyor, ünlüler, siyasiler, öğrenciler çok sert bir şekilde cezalandırılıyor. Siz tüm kuralları kendi elinize bozduysanız ve devamlı ‘ikilik’ yarattıysanız, size kim inanır?

İKİ FARKLI TÜRKİYE

Şu an iktidar partisine inanan, oy verenlerin şunu anlaması şart; muhalefet artık ‘bu sandık’ oyununa, medya düzenine, ekonomik düzenin iktidar lehine tekelleşmesine inancı yok, o iş bitti. Aslında bu düzenin meşruiyet krizinin doğduğuna işaret ediyor, bu yüzden Türkiye önümüzdeki günlerde daha çalkantılı günler geçirebilir… Dediğim gibi, iktidar kendi eliyle ‘bunun fikir ayrılığı değil, yol ayrılığı’ olduğunu ilan etti. Ve o kadar sert davrandı ki, düne kadar ‘bu oyunu’ sürdürebilir ve belki sizi yenebiliriz dedirtebildiği herkes şimdi oyunu reddediyor, yeni bir oyun kurmak istiyor. İşte yol ayrılığı budur. Bugün AK Parti ile CHP farklı iki ülke tasavvuruna sahip, artık uzlaşmaları çok güç.

BAŞKA BİR YAZI: TÜRKİYE SİYASETİNDE KUŞAK KRİZİ

Üstelik bir de belki başka bir yazıda uzatarak yazmak istediğim Türkiye siyasetinde kuşak krizi yazısı var. Yaşadığımız her şeyin bir de ‘kuşaklarla’ ilgisi var. Cumhurbaşkanı Erdoğan 54’lü, Bahçeli 48’li. Deniz Baykal 1938’liydi, Kemal Kılıçdaroğlu 1948’li. Tüm bu tablo karşısında ise Özgür Özel 1974’lü, Ekrem İmamoğlu 1971’li, Hakan Fidan 1968’li… Bir değişimin eşiğindeyiz, nihayetinde her şeyin biyolojik bir sonu da var… Başa bir yazıya kalsın.

Ekrem İmamoğlu Recep Tayyip Erdoğan Özgür Özel
Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız