Furkan Çalışkan

Furkan Çalışkan

Muhalefetteki Muharrem İnce endişesi

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin önlenemez bir yükselişi var.

Muharrem İnce, Türk siyasetindeki yeni figürlerden biri değil.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP’yi oluştururken dışarıda bıraktığı ancak uzaklaştıramadığı İnce, ‘Gel bakalım Muharrem’ denilerek, Genel Merkezin de kaybedileceğini bildiği bir seçimde Cumhurbaşkanı adayı gösterildi ve kendisine final yaptırıldı.

Yazının Devamı

“Fatma başkan vekilliğe dönmek istiyor”

Evet, son günlerde CHP’nin içinden farklı farklı çok insandan duyduğum bir cümle.

“Fatma başkan milletvekilliğine geri dönmek istiyor. Bunun için bir süredir zemin yokluyor.”

Evet, son günlerde CHP’nin içinden farklı farklı çok insandan duyduğum bir cümle. “Fatma başkan milletvekilliğine geri dönmek istiyor. Bunun için bir süredir zemin yokluyor.” Bu iddiayı ya da niyet okumayı mı desek daha uygun olur bilemedim, CHP’lilerin kendilerine göre haklı sebepleri ve çıkarımları da var. Bazı CHP’li arkadaşlar ciddi ciddi diyor ki; - Fatma başkan her fırsatta İzmit’ten kaçıyor. Son bir aydır deprem gündemi var, her fırsatta oraya gidiyor. İzmit Belediyesinin deprem bölgesinde yaptığı işlere bakarsan, kendisinin sürekli orada olmasına da gerek yok. Ama depremden önce de iki aydır sürekli Ankara’ya gidiyordu. Bulduğu her fırsatta İzmit’ten uzaklaşıyor. - Elinden gelse hiçbir meclise katılmayacak. Son üç aydır İzmit meclislerine katılmıyor. Ondan önce de ne kadar seyrek katıldığını hepimiz biliyoruz. Gerçi o olmadığı zaman İzmit meclisi daha huzurlu. Bak ne zamandır kavga yok. - İzmit’in, belediyenin sorunlarına eğilmiyor. Aylardır devam eden sözleşme görüşmelerini çözmüyor. İşçilerin beklediği promosyonlara dalmıyor. Göstermelik açılışlar yapıyor. Gün öldürüyor. - İlişkilerini her zaman CHP’nin kafadaki isimleriyle sıcak tutmanın peşinde. O yüzden sürekli Ankara temasları yapıyor. Yerel siyasette ilerlemeyi hedefleyen birisi neden sadece “büyüklere” oynasın? - CHP İl Başkanı Bülent Sarı'ya ayar verdi. İzmit İlçe Başkanı Gökhan Darcan’ı tanımadı. CHP İzmit İlçenin WhatsApp grubuna alındığı gibi çıktı. Herkesi bu kadar yok sayan, kıran, döken, yanından uzaklaştıran biri nasıl yerel siyasette devam etsin, nasıl tekrar insanları birleştirsin? - Milletvekiliyken daha popülerdi. Çünkü icra makamında değildi. Daha rahat hareket ediyordu. Belediye başkanlığı Fatma başkanın siyaset tarzına yeterince uymadı. Bir fırsat varken onu değerlendirmek istiyor. Fakat ben, her ne kadar bazı haklı çıkarımlar da ortaya koyulsa, İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’in milletvekilli olacağına pek ihtimal vermiyorum Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Fatma hanım için, “Büyükşehir adayımız” demedi mi zamanında? Öte yandan İzmit Belediyesinde 21 Cumhur İttifakı meclis üyesi, Fatma başkanla beraber 17 Millet İttifakı meclis üyesi bulunuyor. Hürriyet’in görevi bırakması durumunda bu senaryoda İzmit Belediyesini CHP teslim etmiş olur. Ayrıca 9 Mart 2023 tarihli CHP’nin MYK toplantısında, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyelerinin milletvekili aday adaylığı için istifa etmemeleri yönünde tavsiye kararı alınmış. En önemlisi de şu. Fatma Kaplan Hürriyet zaten bir görevde. CHP’nin içinde çok fazla milletvekilliği görevini taşıyabilecek, örgütü için mücadele vermiş kadınlar var. Böyle isimler varken, zaten görevde olan birini milletvekili yapmak örgüt içinde de homurtulara neden olacaktır. Bu Kemal beyin, “Sofrayı büyütme” tabirine de uymaz bana kalırsa. Yani bu çizilen senaryonun gerçeğe dönüşeceğine pek ihtimal vermiyorum.

İlçe başkanları beklenmeliydi

AK Parti İl Başkanı Mehmet Ellibeş istifa etmeden önce, il yönetiminin de mütabık kaldığı bir ismi, Ahmet Sönmez’i İl SKM Başkanı olarak belirledi. Ellbeş istifa etti, iki ay sonra yerine İl Başkan Vekili Şahin Talus geldi. Şahin Talus, Halit Çokan ve Selim Çoban’ın genel merkezde mülakata girmesinin ardından, İl SKM Başkanlığında da değişiklik yaşandı. Genel Merkezin isteği doğrultusunda İl SKM Başkanı Ahmet Sönmez’in yerine Alper Doğan getirildi. AK Parti İl Teşkilatında bu hadise krize yol açtı, Ahmet Sönmez haklı olarak tepki gösterdi. Şimdi ise AK Parti ilçe teşkilatları, geçtiğimiz hafta ilçe SKM başkanlarını belirledi. Ancak SKM başkanlarını belirleyen ilçe başkanlarından, milletvekili aday adaylığı için istifa edecek. Hal böyleyken, ilçe SKM başkanlarını belirlemek için, mevcut ilçe başkanının durumunu beklemek doğru olmaz mıydı? Atanacak ilçe başkanları ile mevcut SKM başkanları arasında bir iletişim sorunu olursa ne olacak? Başiskele İlçe Teşkilatında SKM başkanının belirlendiği süreçte yaşanan krizleri gördük. Benzer şeyler diğer ilçelerde de mi yaşansın? Neden bu ‘sorun’ kapısı aralık bırakılıyor? Ben anlamadım...

Yazının Devamı

Belediyelerde 40 saat krizi

...

Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde ve ilçe belediyelerinde toplu sözleşme görüşmeleri Aralık 2022’de başladı. Aradan geçen 4 ayın içinde yalnızca iki belediye toplu iş sözleşmesini imzaladı. Bunların ilki Karamürsel Belediyesi oldu, çıta yükseltildi. 2 Şubat’ta imzalanan toplu iş sözleşmesinden önce Karamürsel Belediye Başkanı İsmail Yıldırım Nokta Gazetesine konuşmuş, belediyesindeki işçilerin net maaşlarının 13.500 TL seviyesine, giydirilmiş ücretin ise 15.000 TL seviyesine geldiğini söylemişti. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde de imzalar 11 Şubat’ta atıldı. Büyükşehir ile İSU’da görev yapan 5.300 Belde A.Ş. işçisinin 280 TL olan en düşük yevmiye tabanı 334 TL’ye çekilerek, üzerine de %60 oranında zam yapıldı. Böylece en düşük yevmiye 533,76 TL’ye çıkarıldı. Yakacak, çocuk, yol ve yemek parasıyla Belde A.Ş. işçisinin en düşük ücreti ocak ayı itibariyle 15.000 TL oldu. İkramiye ve bayram parası da eklendiğinde ocak ayında en düşük giydirilmiş maaş 16.750 TL olacak. Şimdi ilçe belediyelerini, Kocaeli Büyükşehir Belediyesiyle kıyaslamam ama Karamürsel ile kıyaslayabilirim. Sözleşme görüşmelerinin sürdüğü 7 belediyeden yalnızca iki tanesi ücret teklifi vermiş. O da giydirilmiş 12.500 TL. Diğer 5 belediyeden teklif gelmemiş. Yerel Sen temsilcileri görüşmelerde başkanların afet bölgesinde olmasından dolayı işin ağırdan ilerlediğini ifade ediyormuş. Evet, büyük bir felaket yaşadık. Depremde mağdur olan, canı yanan vatandaşlarımızın yanında olalım, olmaya devam edelim. Ama burada da hayat devam ediyor. Belediye başkanları kadar belediye işçileri de deprem bölgesinde mücadele veriyor. Ayrıca bu süre zarfında Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, deprem bölgesinde değil de Bodrum’da tatil falan yapıyor herhalde? Yani sözleşme sürecini uzatmak için lafı eveleyip, geveliyorsunuz gibi geliyor bana. Uzatmadan, lafı eğip bükmeden. 12.500 TL giydirilmiş ücret teklifi yapan belediye başkanlarına soruyorum; siz bu maaşla geçinebilir misiniz? Ramazan ayı geliyor, toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başlayalı 4 ay olmuş, hala hiçbir aşama kaydedilmemiş. Şaka mı bu? Grev oylamasına doğru gidiliyor belediyelerde. Türkiye tarihinin en kritik seçimi öncesinde, siz AK Partili belediyelerin böylesine bir sıkıntıyla gündeme gelmesini anlayamıyorum. Asgari ücretin geldiği nokta ortada. Hayat pahalılığının ulaştığı nokta ortada. Bütçe diyorsanız bende o zaman işçi kadrolarını bu kadar şişirmeseydiniz derim. Bakın, Karamürsel Belediyesi nasıl başardı? Siz neden başaramıyorsunuz? Diğer ilçe belediyelerinin Karamürsel Belediyesindeki toplu iş sözleşmesinin baya bir altında teklif vermesi ne derece doğru? Ayrıca bazı belediyelerde çalışma saatleriyle ilgili de ciddi bir problem var. Büyükşehir Belediyesinde 40 saat çalışılıyor. Başiskele Belediyeisnde sözleşmede 45 saat gözükse de 40 saatlik mesai uygulanıyor. İzmit Belediyesinde 40 saat çalışılıyor. Bazı belediyeler 45 saatlik mesaiyi 40 saate çekmek istemiyormuş. Ciddi bir kriz nedeninin de bu olduğunu öğrendim. Hizmet İş Sendikası da diyor ki; “Biz geçtiğimiz sözleşme döneminde, ilk sözleşme diye 45 saati onayladık. Bu dönem 40 saat talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Birçok belediye 40 saat mesaiyle çalıştığına göre, demek ki istediğimiz şey gayet mantıklı. Geri adım atmayacağız.” Bence de atmasınlar. Sevgili belediye başkanları; gelin bu darboğaz dönemde işçinin sesini duyun, adamların hakkını da verin, çalışma saatlerine de düzenleme getirin tıpkı diğer belediyelerdeki gibi. Bu iş greve varmadan çözülsün.

OSMANLI BEYGİRLERİ GİBİYİZ

Haftada 40 saat çalışma meselesinden hazır konu açılmışken... Osmanlı Devletinde yük hayvanlarının da tatili varmış biliyor musunuz? Kadim Osmanlı medeniyeti, Padişah 3. Murad döneminde, 1587'de "yük beygirlerine taşıyabileceklerinden fazla yük yüklenmemesi konusunda" ferman çıkarmış. Fermanda, sahiplerinden, hayvanlarını iyi beslemeleri istenirken, hayvanlara tahammül edebilecekleri ağırlıktan fazlasını yüklemek de yasaklanmış. Daha sonra ise 1856’da yük hayvanlarına Cuma günleri izin verilmiş. Tatil günlerinde yük hayvanlarına herhangi bir şey taşıtmanın yasaklandığı gibi, hayvan sahiplerinin de örneğin beygirinin üzerine gezmesi yasaklanmış. Dönemin zabıtaları Cuma günleri yük beygirine bindiğini gören hayvan sahiplerine uyarılar yapıyorlarmış. Bende dahil, haftada bir gün izin yapan tüm dostlara sesleniyorum. Osmanlı’daki yük beygirinden farkımız yok. Ulan en azından beygir tatil gününde şuraya gideyim, buraya gideyim diye düşünmüyordur. Biz düşünüyoruz, zaten bir günümüz var, değerlendirelim diyoruz. Sonra dinlenemiyoruz. Dinlensek, bir şey yapamıyoruz. Avrupa ülkelerinde çalışma saatinin 4 güne indirilmesi konuşulurken haftada bir gün izin, insanlık için bir dramdır.

Yazının Devamı

Meral Akşener sattı mı? Harcandı mı?

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cuma günü öğleden sonra Türk siyasal tarihine damga vuracak açıklamalardan birini yaptı. Türk siyasetine yön vermek isteyen Altılı Masa, ilk toplantısını 12 Şubat 2022’de yapmıştı. O günden bu yana masa toplandı, dağıldı, toplandı, dağıldı. Ve Cuma günkü Akşener’in açıklamasıyla beraber artık Altılı Masa’dan söz etmek pek de mümkün değil. Bu önemli meseleyi sanırım birkaç perspektiften değerlendirmek gerekiyor. Başlayalım...

KILIÇDAROĞLU’NUN KATKISI YADSINAMAZ

İyi Parti’nin siyasal yükselişinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun etkisi yadsınamaz. 2018’de partinin genel seçimleri katılabilmesi adına en büyük desteği Kılıçdaroğlu verdi. Önce İyi Parti’ye 15 milletvekilini verdi, TBMM’de grup kurmasını sağladı. Millet İttifakı kurulduğundan bu yana geçen süreçte CHP’nin bütün belediye başkanları, il başkanları, ilçe başkanları İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve İyi Partililere çok hürmet gösterdi. CHP’li başkanlar Meral Akşener’e adeta kurşun askerlik yaptı. O hangi kente gittiyse Kocaeli dahil, herkes emir eri gibi peşinden koşturdu. CHP örgütleri de CHP’li belediye başkanları da İyi Parti’yi el üstünde tuttu. Hatta bir dönem kentte dönemin CHP İzmit İlçe Başkanı Hakan Çakar’ın CHP’li İzmit Belediyesinde bazı işleri çözdüremediği ancak dönemin İyi Parti İzmit İlçe Başkanı Pelin Coştur Filiz’in belediyedeki hareket alanının çok daha geniş olduğu yazıldı, çizildi. İyi Parti’yi büyüten faktörlerden biri de CHP’nin yayın organlarıydı. Tele 1’i, KRT’si, FOX’u her zaman İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e kucak açtı. Kendini ifade etme fırsatı sundu. İyi Parti bir nevi CHP’nin tüm cephaneliğini kullandı ve bugünlere ulaşmasında CHP’den müthiş bir şekilde istifade etti. Bu anlattıklarım reddedilemez, ya öyle değil böyle aslında denilemez gerçekler.

Yazının Devamı

İzmit merkezde 40 dakikada 4 patlama

Evet, başlık biraz abartılı gibi gözükse de şaka değil, anlatacağım.

Evet, başlık biraz abartılı gibi gözükse de şaka değil, anlatacağım. Nokta Medya’nın binası Başiskele’de olduğu için eskisi gibi sık İzmit çarşıya inemiyorum. Geçtiğimiz Salı günü uzun zamandan bu yana gelememenin hasretiyle çarşıdaydım. Günü merkezde geçirdim. Saat 18:00 gibi Mehmet abinin sahibi olduğu, Kahve Dünyasının karşısında Cebesoy Sokak üzerindeki Çay Dünyasına oturdum. Öyle kendi halimde otururken, hemen yan binanın çatısından aşağı demir saclar uçuşmuş. Bu sacların biri bir arabaya isabet etmiş. Allah’tan birinin kafasına, koluna, bacağına denk gelmedi. Yolda yürürken bir yerden kafanıza demir sac uçuşuyor, hastanelik oluyorsunuz, belki de ölüyorsunuz. Allah esirgesin. Daha sonra Büyükşehir Belediyesine ait itfaiye ekipleri geldi, tehlike arz eden sacları topladı. Herhalde Çay Dünyasında 40-45 dakika kadar oturmuşumdur. Bu dakika aralığında Kent Meydanından 4 defa torpil patlaması sesi geldi. Çarşının göbeğinde, binlerce insanın geçip gittiği yerde gençler eğlencesine birbirine torpil atıyor. Ya da birilerini korkutmak için 10 dakikada bir torpil rastgele patlatıyorlar. 50 metre ileride de Yeni Cuma duvarlarının hemen yanında bir ekip otosu var, GBT kontrolü yapıyor. Böyle kalabalık yerlerde torpil patlatmak ne kadar doğru, ne kadar gerekli anlayamıyorum. Bana kalırsa müsaade edilmemeli. Oradaki kafelerde yüzlerce insan oturuyor. İnsanlar bariz bir şekilde rahatsız oluyor. Siz kalabalık bir yerde yürürken aniden yanınızda gürültüyle bir torpil patlasın ister misiniz? 10-15 dakikada bir kendini bilmez 3-5 gencin torpil patlatmasından çevre esnafının da mutlu olduğunu düşünmüyorum.

Koskoca bilim insanı!

Bazen sosyal medyada atılmış bir tweet, koca koca gazetecilerden, gazetelerden, televizyonlardan çok daha etkili oluyor. Sosyal medya paylaşımları çok hızlı dolaşıma giriyor, bilgi çok seri bir şekilde yayılıyor. Ben nasıl burada yazdıklarımdan mesulsem, yargılanıyorsam, sosyal medyada etki alanı olan herkes yazdıklarından mesuldür. Bir iki gündür gündem, Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan. Ercan’la ilgili şöyle yalan bir bilgi dolaşıma sokuldu. “Ahmet Ercan, hükümetin deprem politikasını eleştirdiği için gözaltına alındı.” Bırakınız bu işleri lütfen. Binlerce takipçisi olan, yazdıklarıyla, söyledikleriyle ciddi bir etki alanı bulunan Ahmet Ercan sosyal medyasından, “İlk iki gün asker inmediği için korumasız kadınlara tecavüz edilmiş.” “Yakınlarını yitiren genç kızlar, imam nikâhıyla evlendirilerek, kim olduğu belirsiz kişilerce alıp götürülüyor.” “Malatya’da bin kadar çocuk kayıp. Organ mafyası ya da çocuk pornocularından kuşkulanıyorlar” şeklinde paylaşımlarda bulunmuş. Ben bu iddiaları haberleştirsem, bende gözaltına alınırım. Koskoca bir bilim insanı, yüksek mühendis, herkesin yazmadan önce üç-beş kez düşünüp araştırması gerektiğini bileceği bu korkunç cümleleri kafasına göre kuramaz. Kurmamalı!

Nokta Atışı’nı izleyin...

Nokta TV olarak çok güzel bir yayın projesini hayata geçirdik. AK Parti İzmit Belediye Meclis Grup Başkan Vekili Muharrem Tutuş ve CHP İzmit İlçe eski Başkanı Mehmet Ümit Küçükkaya ile birlikte her Çarşamba akşamı saat 20:00’de Nokta TV Youtube Kanalında canlı yayındayız. Kent ve ülke gündemiyle ilgili ne varsa oturup tartışıyoruz. Her görüşün kendini rahatlıkla ifade edebildiği, özgür bir alan oluşturduk. Bu program sadece bizim için, televizyon için değil, kent için önemli. Ortak bir masada oturup tartışabilmek, bir fikri dikte etmeden özgürce konuşabilmek son derece önemli. Sizler de bu programa sahip çıkın. Yorumlarınızı, sorularınızı gönderin. Konuşulmaya değer ne varsa konuşalım. Bu kentin fikirsel gelişimine gelin, hep birlikte taşları döşeyelim.

Yazının Devamı

Hürriyet örgütünü tanıyacak mı?

CHP İzmit İlçe Örgütünde başkansız ve yönetimsiz kalınan 2 ayın öncesini, sonrasını yazmaya kalksak, yaz yaz bitiremeyiz. Hatta hayal gücü benden daha geniş, kurgu, olay örgüsü bilen biri burada yaşananları senaryoya dökeyim dese, en az 10 bölümlük bir sezon dizi çıkarır. Ama nihayet süreç sona erdi. İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, amacına ulaşamadı. Dalistan Filiz’in başkanlığı için çok ısrarcıydı, ama olmadı. CHP İl Örgütünün istediği isim, yani Gökhan Darcan ilçe başkanı olarak atandı ve yönetimi onaylandı. Darcan’ın ilk icraatı ise meclis üyelerinin grup toplantılarını partide gerçekleştirmek oldu. Dünkü toplantıya bende katıldım, fotoğrafı çektim, haberini yaptım. CHP’liler grup toplantılarının belediyeden, örgüt binasına taşındığı için çok memnun. İlk toplantıda Başkan Hürriyet yoktu. Ben şimdi merak e diyorum, bir sonraki ay gerçekleşecek grup toplantısına İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet katılacak mı? Yani bir nevi Başkan Hürriyet, örgütünü tanıyacak mı? Bekleyip göreceğiz...

Nokta Gazetesinde bugün okudunuz, Kocaeli’nin milletvekili sayısı 13’ten 14’e çıktı. Bu haberin kentimizdeki yüzlerce siyasetçinin içini kıpır kıpır yaptığına eminim. Madem sayı belli oldu, biz de vekil sayısı tahminimizi şimdiden tarihe not düşelim. Kocaeli, genelde AK Parti’ye Türkiye ortalamasının üzerinde oy vermiş bir kent. Bunu da göz önünde bulundurarak notumuzu düşelim. Düşelim düşmesine de sayısını net veremeyeceğim iki opsiyon var. Onu da mazur görün. AK Parti 6 ya da 7 CHP 3 ya da 4 İyi Parti 2 MHP 1 HDP 1 Bu arada sizlerin de milletvekili dağılım tahminlerinizi hayli merak ediyorum....

Kızılay’ın ne kadar büyük bir insani yardım yapılanması olduğunu, afet bölgesine büyük katkılar sağladığını inkar edemeyiz. Kızılay iştirak şirketi üzerinden çadır satması, uzun ömürlü saklanabilir gıda satması normaldir. Çünkü bu gibi büyük ihtiyaç kalemlerini, çeşitlerini kendi bünyende üretebiliyorsan bu maliyet açısından doğru bir hamledir. Ancak deprem günü, Kızılay’ın iştirak şirketindeki depoda bir çadır varsa, bölgede de ihtiyaç varsa, sende adı ne olursa olsun X bir kuruma-derneğe satışla çadır veriyorsan hatalısın. Bu yönetim zafiyeti de bir liyakat problemidir. Kızılay Başkanı dahil olmak üzere, kim bu köklü kurumu aciz göstermişse derhal kurumdaki görevinden istifa etmelidir.

Yazının Devamı

Defne’ye bir çadır bile gitmemiş! Mİ?

Türk milleti olarak Kahramanmaraş’ta meydana gelen asrın felaketinin ardından yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz.

Kocaeli olarak depremin ilk gününden itibaren afet bölgesi için seferber olduk.

Türk milleti olarak Kahramanmaraş’ta meydana gelen asrın felaketinin ardından yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Kocaeli olarak depremin ilk gününden itibaren afet bölgesi için seferber olduk. Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyüyakın ve 12 ilçe belediyemiz, var gücüyle afet bölgesi için mücadele ediyor. Şahidiz, görüyoruz, gözümüz kör değil. Dostlar, yazıya başlamadan önce iki cümleyle mesleki manada kendi halet-i ruhiyemi de ifade edeyim. Nokta TV’de sevgili Muharrem Tutuş ve Mehmet Ümit Küçükkaya hazırladığımız Nokta Atışı programında Babala TV’nin manipülatif paylaşımları, yalan ihbarlarını, Athena Gökhan’ın plazada RT yapan 30 kişiyi sahadaki binlerce gönüllümüzden üstün tuttuğunu dile getirdiğim için YANDAŞ ilan ediliyorum. Bir taraftan, “Yıkımın tek sorumlusu müteahhitler olamaz” dediğimde YOLDAŞ ilan ediliyorum. Böyle bir zamanda konuşmak ve yazmak bazen zor olsa da; biz yine kınıyacıların kınamasından korkmadan, fikirlerimizi beyan etmekten geri durmayacağız. Hak edene hakkını teslim edeceğiz. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Hatay’ın Defne ilçesine kamp kurdu. İlçe belediyelerimiz de bu bölgede görevlendirildi. Peki Defne ilçesinde neler yapıldı? Sadece Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Defne’ye 1.000’e yakın çadır sağladı. Bölgeye yine Büyükşehir tarafından günde 150’den fazla çadır nakliyesi sağlanıyor. 150 sayısı az gibi gözükebilir, ancak çadırların üretildikçe bölgeye sevk edildiğini de ifade etmek gerekiyor. Yine Defne’de 6.500 metrekarelik alanda 54 yatak kapasiteli bir hastane kuruluyor. Bu hastanenin 250 bin kişiye hizmet vermesi hedefleniyor. Bir taraftan da 35 dönümlük bir alan içinde 350 konteynırdan oluşan bir kent inşa ediliyor. Büyükşehir ekipleri bölgede içme suyu, kanalizasyon, altyapı hizmetleri, elektrik, sıhhi tesisat gibi aklınıza gelebilecek türlü belediye hizmetlerini sağlıyor. Sadece Büyükşehir’den afet bölgesine 800 kişilik ekip gitti, şimdi bu sayının 560 bandında olduğu ifade ediliyor. Defne’ye belediyesiyle, AFAD’yla, insanı yardım dernekleri ve vakıflarıyla toplamda 7.200 bandında çadır dağıtımı yapılmış bugüne dek. Yine Büyükşehir’in Defne’deki çadır kentinde eczane, sosyal market, yemekhane, berber-kuaför, okul öncesi eğitim alanı gibi ihtiyaçlar da giderilmeye çalışılıyor. Yeter mi? Yetmez. Emeği geçen her insan için söylüyorum; ortada bir emek var, mücadele ver, insanlar iş yapmaya, yaralara merhem olmaya çalışıyor. Sağcısı solcusu, ülkücüsü komünisti, emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Dün ise Defne Belediye Başkanı İbrahim Güzel, Halk TV’ye çıkıp şunu söylüyor: “Dost belediyeler geldi. Beslenme, su, battaniye ihtiyacını karşıladık ama insanların burada başlarını sokabilecek bir yerleri yok. Duyun artık ya. Vallahi yeter. Bir çadır gönderemediniz. Bunun muhatabı kimse üstüne alınsın. Beni de Silivri'ye atın. Artık yeter.” Yukarıdaki bilgilere baktığımızda evet Defne’ye gerçekten bir çadır gönderilememiş. Binlercesi gönderilmiş. Hatırlanacağı üzere henüz iki gün önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da beraberindeki Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak’la beraber Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ı ziyaret etmiş, çalışmalarından dolayı tebrik ve teşekkür etmişti. Sanırım Defne’nin CHP’li belediye başkanı biraz yerel siyasetin gereğini yapıyor. Yoksa kendi genel başkanını da yalanlayan bir pozisyona düşmezdi diye düşünüyorum. Ayrıca CHP'li İbrahim Güzel'in diline bir bakın. Nedir bu tutuklanma sevdası? Yok gelsinler tutuklasınlar, yok Silivri'ye atınlar. İlginç. Biz anormal bir felaket yaşıyoruz. Yaralar çok derin, çok acı verici. Sadece Hatay’da 22 binden fazla vefatımız var, çöken binlerce binamız var. İnsanları kışkırtmak yerine yaraları sarmaya odaklanmamız lazım. Şov değil iş zamanı.

Ekşisözlük manipülasyonu

Sosyal medya dezenformasyonları; yaşadığımız asrın felaketinden sonra çok daha fazla konuşulacak. Belki şu anda yeterince gündemde değil, ama onun da sırasının geleceğini düşünüyorum. Müthiş bir bilgi kirliliği, tek elden çıkan büyük büyük yalanlar sosyal medyayı esir almış durumda. Almaya da devam ediyor. Deprem sürecinde Ekşisözlük de böyle bir mecraya dönüştü. Müthiş manipülatif başlıkla açıldı, günlerce en tepede ziyaretçilere gösterildi. Ve bu bilinçli yapıldı, buna da şahidim. Ve bir sabah uyandığınızda o başlıklar siteden kaldırıldı, yalanların delilleri yok edildi. Kaynak kim? Belli değil. Ortada bir iddia var, gerçeklik yok. Ama bir bakıyorsun herkes inanmış. Ekşisözlük’te bir kesim sadece manipülasyona çalışıyor. İşte ona bir örnek; Ahmet Hakan bugünkü köşe yazısında demiş ki; “İyi ama bu sitede sadece terör övgüsü, panik yaratma gibi kötülükler yapılmıyor ki. Burası bireylerin hukukunu çiğneme açısından da zıvanadan çıkmış durumda. Ekşisözlük’te yuvalanmış bazı pisliklere karşı bizi kim koruyacak?” Bugün ise Ahmet Hakan bu köşe yazısının ardından Ekşisözlük’te en çok okunanlara şu başlıkla girmiş: “ahmet hakan'ın sözlük yazarlarına pislik demesi” Yaaaa işte. Laf kalabalığı yapmaya bile gerek yok. Anlama kapasitesi ve seviye ortada.

Yazının Devamı

En büyük önlemlerden biri tersine göç

Çok büyük acılara, çok büyük yıkımlara şahit olduk.

6 Şubat Pazartesi günü Kahramanmaraş’ta meydana gelen iki büyük deprem, bizim için asrın felaketi oldu. Çok büyük acılara, çok büyük yıkımlara şahit olduk. Öfkelendik, kızdık, umutlandık, bu zor günlerde içimizdeki dostu da gördük, düşmanı da. 6 Şubat’tan bu yana ülkemizdeki tek gündem deprem. Yavaş yavaş hayatı normalleştirme adımlarını görmeye başladık. Fakat bizim işimiz bitmiş değil, biz yaralarımızı sarmış değiliz. Yaraları sarmakla beraber, kentlerin yeniden inşa edilmesi konusunda da adımlar atılmaya başlandı. Allah devletimize güç, kuvvet versin. Vatandaşlarımıza sabır versin. Zor günler geçiriyoruz. Günlerdir televizyonlarda İstanbul depremiyle ilgili insanlara korku pompalanıyor. Korku pompalanıyor demem yanlış anlaşılmasın, gerçekten korkulması gereken, tir tir titrenmesi gereken bir senaryo Büyük İstanbul Depremi. Eminim ki bu yazıyı okuyan herkes İstanbul’u benden çok daha iyi biliyordur. İstanbul’da nefes alacak yer yok. Dapdar sokaklar, güvensiz binalar, her semtte yüzbinlerce insan. O dar sokak ve caddelere boylu boyunca park etmiş arabalar. Müthiş bir kalabalık, müthiş bir kargaşa. Uzun uzun İstanbul depreminde olacakları anlatmaya gerek yok. Herkes biliyor, herkesin bir düşüncesi var zaten. Peki bizim ne yapmamız lazım? Bina güçlendirmeleri, sağlam yapılar, afet planlamasının dışında, teknik isimlerin hakim olduğu konular dışında kalan önemli noktaları da konuşmamız gerekiyor. Bizim İstanbul’u rahatlatmamız lazım. Öncelikle tersine göçü teşvik etmemiz, artık bu herkese dar gelen İstanbul’u rahatlatmamız lazım. Kırsala, köylere yapılaşmayı kolaylaştırarak, vatandaşı teşvik etmemiz lazım. Sanayi ve ticaretin kalbi İstanbul’u Anadolu yaymamız lazım. Yeni yatırımları bir şekilde Orta Anadolu’ya, Karadeniz’e, civar şehirlere kaydırmamız, bu mega kentin yükünü hafifletmemiz lazım. Bugünkü haliyle İstanbul çökse, Türkiye çökmüş demektir. Bizim bugünden tezi yok, İstanbul’u farklı bölgelere dağıtmak için gerekli planları uygulamaya koymamız lazım. Bir umutla İstanbul’u düşünenleri, birden fazla umutla Anadolu’ya dağıtmamız lazım.

Yıkılan binaların tek sorumlusu müteahhitler olamaz. Herkes elini vicdanına koysun. Yıkılan binanın müteahhidinden, yapı denetimcisine, projesine onay vericisinden, yeterli inceleme yapmadan imar barışına sokanına kim varsa... Ama kim varsa hesap vermelidir. Vurun abalıya olmaz, vurun suçluya, vurun suçlulara.

Yazının Devamı

Deprem, tatbikat, kaos, imar affı ve siyaset

Türkiye, her geçen gün doğal olup olmadığıyla ilgili soru işaretleri ortaya atılan büyük bir afetle karşı karşıya kaldı.

Türkiye, her geçen gün doğal olup olmadığıyla ilgili soru işaretleri ortaya atılan büyük bir afetle karşı karşıya kaldı. ABD’nin 2002 Millenium Challenge (Binyılın Meydan Okuması) tatbikatında işlenen senaryonun bugünlerde iyice popülerleştiğini görüyoruz. ABD menşeili bir şirketi depremin merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık ilçesinde yerin 6 bin metre altında bir petrol arama kuyusunun olduğu iddiası ve depremin 7 km derinde meydana gelmesi, depremin ardından önümüze sürekli olarak düşen, yıllar önce ABD’de denenmiş yapay deprem oluşturmak için deprem bombalarının kullanıldığı videolar, gerek bir anda apar topar elçiliklerin kapanması, durduk yere gelen bir boğaza demirleyen Amerikan savaş gemisi, depremin hemen ardından nükleer enerji sınıfında olan USS George H.W. Bush gemisinin apar topar Akdeniz açıklarına gönderilmesi, çok büyük bir acıyla uğraşan Türkiye’de sürekli olarak pompalanan dezenfermasyonla kaosun tetiklenmeye çalışılması, Türkiye’deki çeşitli etnik topluluklarını birbirine karşı düşmanlaştırma gibi birçok örneği yukarıda ifade ettiğimiz Binyılın Meydan Okuması tatbikatı ile ilişkilendirebiliriz. Merak edenler meşhur tatbikatın içeriğini internetteki açık kaynaklardan araştırabilirler. Öyle bir deprem yaşadık ki; yıkıcı etkisinin ne kadar büyük olduğunun tam da farkında değiliz gibi. Bunca acıyla, enkazla, parçalanmış hayatlarla uğraşırken, görüntülere içimiz kan ağlarken, ayrı ayrı bir sürü gündemle eş zamanlı olarak meşgulüz. İnsanlar cansiperane enkazdan canlı çıkarmaya çalışırken, yok ona yardım yapılmış, bu şuna şöyle demiş, yok hiçbir yerde devlet yokmuş gibi anlık toparlanma sürecine hiçbir katkısı olmayan gündemlerle sürekli beynimiz bulandırılıyor. Bazen ne düşüneceğimizi, ne konuşacağımızı bilemiyoruz. Tabi bu deprem ülkemizdeki yapılarla ilgili korkularımızı en üst seviyeye çıkardı. Şimdi İmar Affı konusuna geçiş yapalım. İmar Affı bir ihtiyaçtı, vatandaşın evini yıkamıyordun, ama tapu sorununu da çözmek zorundaydın. Ve çözdün. Peki nasıl? İşte asıl mesele burada başlıyor. Net bir şekilde uygulanan imar affıyla ilgili fikrimi beyan edeyim: Eğer betonarme, risk teşkil eden yapılarda binayla ilgili hiçbir fizibilite çalışması yapılmadan belediyesiyle, bakanlığıyla, müteahhidiyle, göz yumanıyla, sadece vatandaşın eline bir tapu kağıdı verdiysen, yasa kapsamına giren ve yıkılan binalardaki kan, sorumluların eline sıçramış demektir. Son birkaç gündür de şiddetli bir şekilde CHP kanadı; imar affı üzerinden hükümete yükleniyor. Peki CHP imar affına karşı mıydı? Ya da ne kadar karşıydı? Yine açık kaynaklardan gördüğümüz ve Twitter’da bir sürü hesaptan paylaşıldığı gibi; İmar barışı yasasına CHP’li Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, İzmir Milletvekili Musa Çam, Samsun Milletvekili Hayati Tekin ve Tokat Milletvekili Kadim Durmaz neden imza vermiş? Bu detay hayli dikkat çekici. Şimdi yakın tarihe dönelim. BBP Genel Başkanı Mustafa Destici imzasıyla İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi halihazırda Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda bekliyor. Teklifin özetinde, “Teklif ile ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla Yapı Kayıt Belgesi başvuruları için daha önce belirlenmiş sürelerin uzatılması ve daha önce bu sürelerden kaynaklı belgeleri iptal edilenler hakkında tesis edilen idari işlemlerin ve para cezalarının iptal edilmesi amaçlanmaktadır” deniyor. 11 Ekim 2022’de verilen bu kanun teklifi zannediyorum ki yaşanan felaketin ardından geri çekilececektir. Çekilmelidir de. Yine CHP kanadından konuyla ilgili ilginç bir gelişme daha yaşanmış. CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, imar barışıyla ilgili bir teklif veriyor. Teklifin verildiği tarih 4 Ocak 2023. Teklif özetinde, “Teklif ile, ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı yapılar için yapı kayıt belgesi başvuru süresi ile kayıt bedeli ödeme süresinin uzatılması ve daha önce bu süre kayıtlarına aykırılık nedeniyle belgeleri iptal edilen tesis edilen idari işlemlerin ve para cezalarının iptal edilmesi öngörülmektedir” deniyor. Ancak CHP’li vekil Çetin Arık bu kanun teklifini geri almış. Depremden sonra mı önce mi geri çekti bunu bilemiyorum. Bunları da söylemde ve eylemde ortaya çıkan iki farklılığı gösterebilmek adına anlattım. Çok büyük bir afet, çok büyük bir felaket yaşadık. 85 Milyon olarak öncelikle yaralarımızı sarmaya odaklanmamız lazım. Sahadaki insanları demoralize etmememiz lazım. Dezenfermasyon yapmamamız lazım. Deprem üzerinden siyaset devşirip, toplumun sinir uçlarıyla oynanamamız lazım. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkesi, Arabı, Suriyeliyi, Afganlıyı birbirbirine düşürmeye yönelik hareketlerden, söylemlerden uzak durmamız lazım. Suçlunun cezasını vatandaşa değil, yetkilisine bırakmamız lazım. Şu kaotik ortamdan bir çıkalım. İnsanlar hala hayatlarıyla uğraşıyor afet bölgesinde. O canlara odaklanalım, bunca depremzedeyi nereye yerleştireceğiz, ihtiyaçlarını karşılamak için neler yapabilirz bunları düşünelim. Ve sonra konuşulması gerekenleri, hataları, yanlışları hep birlikte ve daha gür bir şekilde değerlendirelim ve artık lütfen ama lütfen ders çıkaralım! Yazıyı Kocaeli Üniversitesinin ve kentin önemli isimlerinden, Prof. Dr. Cüneyd Özkürkçügil’in geçtiğimiz günlerde sosyal medyadan paylaştığı bir gönderiyle bitiriyorum. “YENİ FAY HATTI! Acılı günlerimizde bilim insanları Tv'lerde fay hatlarını anlatıyorlar. En büyük fay hattı olan 'Toplumsal Fay Hattı' çok enerji topladı. Kırılırsa çıkan enerji çok korkutucu olacak gibi Önerim, bu fay hattı ile ilgili olarak sosyologlar konuşmalı...”

YAZIYA EK CHP'de görevli üst düzey bir yönetici yazı yayına girdikten sonra yukarıda evet oyu vermiş milletvekilleriyle ilgili bir bilgilendirme yaptı: “Torba kanun içerisinde İmar Affı yasasının yanı sıra başka yasalar da olabiliyor. Elektronik oylama olduğu için siz vatandaşın lehine başka bir kanun için ‘evet’ demişseniz bu evet diğer yasalara onay vermiş gözüküyorsunuz. İmar Barışında evet oyu vermiş gözüken CHP'li vekillerin durumu bu şekildedir.”

Yazının Devamı

Bu felaketin de altından kalkacağız evelallah!

Gece saat 05:00’e geliyor, acı acı telefonum çalmaya başladı.

Telefonun ucunda Nokta Medya Yönetim Kurulu Başkanı Cezmi Çiçek.

“Furkan, doğuda çok büyük bir deprem oldu.”

Yazının Devamı

AK Parti temayülünde neler yaşandı?

AK Parti İl Başkanı Mehmet Ellibeş, 27 Ocak Cuma günü görevinden istifa ederek milletvekili aday adayı oldu. Ve teşkilat o gün temayül kararını aldı. Dün ise AK Parti İl Teşkilatında gerçekten coşkulu olarak nitelendirebileceğimiz bir temayül yoklaması yapıldı. Temayül yoklamasında il yönetim kurulu üyeleri, İl Disiplin Kurulu üyeleri, il kadın kolları asil yönetim kurulu üyeleri, il gençlik kolları asil yönetim kurulu üyeleri, Büyükşehir Belediye meclis üyeleri, ilçe yönetim kurulu üyeleri, ilçe kadın kolları başkanları ve ilçe gençlik kolları başkanları olmak üzere 570 isim oy kullanma hakkı bulunuyordu. Dünkü temayülde oy kullanan sayısı ise 530’u geçmiş. Yüzde 95’lik bir katılım sağlanmış, kesinlikle kıymetli. Oy kullanan sayısının bu kadar fazla olması; teşkilat adına artı yazan bir detay. Partililer de temayülün net sonucunu öğrenemeyeceklerini biliyor, ama oraya gelip oylarını kullanıyorlar. Ama AK Parti teşkilatçılık bilincini fazlasıyla oturtmuş bir parti. Bunu bir kez daha göstermiş oldu. Yani temayül deyip geçmemek lazımmış. Ben de dün akşam saat 16:30 sıralarında AK Parti İl Teşkilatına gittim, ortamı gözlemlemek istedim.

ÜÇ İSİM Temayül sonrasında Ankara’da mülakata çağrılmasını beklediğim üç isim zaten temayül yoklamasının yıldızı gibiydi. AK Parti İl Başkan Vekili Şahin Talus, İl Başkan Yardımcısı Halit Çokan ve İl Yöneticisi Selim Çoban, hem misafir karşıladı, hem organizasyona yardımcı oldu. Çoban’ın temayülde oy kullanacak 570 kişiyi tek tek aradığı, il başkanlığı yolunda destek istediği en çok konuşulan konulardan biriydi. Aranan teşkilat mensupları Selim Çoban’ın niyetini direkt belli eden bu tavrından memnun kalmış, onore olmuş. Nihayetinde ismi geçen üç isim de il başkanlığını yapabilecek, partiyi seçime götürebilecek tecrübe ve birikime sahip isimler.

ELİNİ GÜÇLENDİRMEYE ÇALIŞANLAR Bu yazıda yazdığım isimleri tenzih ederek, şunu da söylemek istiyorum. Temayül öncesi il başkan adaylığı için çalışma yapan, sağdan soldan dolaşıp temayülde adını yazdırmaya çalışan isimler de vardı. Bu isimlerin il başkanı olmak gibi bir niyeti kesinlikle yoktu. Tek düşündükleri; milletvekilliği aday adaylığı süreci öncesindeki temayül yoklamasında isimlerini geçirterek, ellerini güçlendirmek. Ancak teşkilatın bunu çok da yediğini düşünmüyorum. Kimin niyeti halis, kimin değil o kendini zaten belli ediyor. Teşkilat da bu isimleri iyi biliyor.

Yazının Devamı

Tezcan Galvaniz’de iyi niyet yok

Kocaeli’nin en büyük fabrikalarından biri olan Tezcan Galvaniz’de yaşanan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sabırları zorluyor.

Fabrikada örgütlü Öz Çelik İş Sendikası, bundan iki yıl önce de sözleşme görüşmelerini yürütmüş ve imzayı atmıştı.

Bu dönemki toplu iş sözleşmesi görüşmeleri öncesinde de Tezcan Galvaniz Fabrikasında örgütlü Öz Çelik İş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından toplu sözleşme yapmak adına ihtiyacı olan yetki belgesini aldı.

Yazının Devamı

TÜPRAŞ çok fena kaynıyor!

TÜPRAŞ’ta örgütlü Petrol İş Sendikası bir süredir ek zam konusuyla ilgili işveren tarafıyla görüşme yapıyordu.

TÜPRAŞ’ta örgütlü Petrol İş Sendikası bir süredir ek zam konusuyla ilgili işveren tarafıyla görüşme yapıyordu. Yıllardır kaybeden TÜPRAŞ işçisi, sessiz bir şekilde Petrol İş’in müzakerelerinden çıkacak sonucu bekliyordu. Ve TÜPRAŞ işçisine dün şöyle bir mesaj gönderildi: “Değerli üyelerimiz, Ülkemizdeki ekonomik koşullar ve enflasyondaki seyir nedeniyle, sizlerin de talepleri doğrultusunda yürürlükteki sözleşmemizde öngörülen ücret zammı oranının yukarıya doğru revize edilmesi hususunda girişimlerde bulunulmuş ve müzakereler sürdürülmüştür. TÜPRAŞ işvereni ile yapılan müzakereler sonucunda, sözleşmenin ikinci yıl birinci altı aylık dönemine ait ücret artışı %15,40 olması gerekirken %25 olarak uygulanacaktır. Toplu iş sözleşmesi dışı bir kazanım olarak değerlendirdiğimiz bu düzeltmenin tüm üyelerimize hayırlı olmasını diliyoruz. Saygılarımızla” Yüzde 15,40 şeklinde uygulanacak zammın üzerine Petrol İş TÜPRAŞ’ta yüzde 9,6 ek zam almayı başarabildi. Rakam yüzde 10’a bile çıkmadı. Maddi manevi, uzun zamandan bu yana kayıplar yaşayan TÜPRAŞ işçisi bu ek zam protokolüne adeta öfke kustu. Öyle ki bazı işçiler, “Lastik İş Sendikasıyla irtibat kuralım. TÜPRAŞ’ta sendikayı değiştirelim” dile demeye başladılar kendi aralarında. Bugün ise TÜPRAŞ’ta flaş bir gelişme yaşandığını öğrendim. Bugün Petrol İş yönetimi, TÜPRAŞ’ta alınan yüzde 9,6’lık ek zamla ilgili üyelerine bilgi verecekti. Ancak TÜPRAŞ’lılar sendika yönetimini beklemedi ve hep birlikte temsilciliğe yürüdüler. İşçi burada şunları söyledi: - Uzun zamandır TÜPRAŞ’ta eridikçe eriyoruz! - Yüzde 9,6’lık ek zamı bize attığınız mesajla başarı gibi gösteriyorsunuz! - Yüzde 10 bile olmayan bu ek zamı nasıl kabul edersiniz? - Yüzde 10’a ulaşmayan ek zamı kabul ederken kime sordunuz? - Petrol İş Sendikasının sahipleri yöneticiler midir burada çalışan işçiler midir? - Yıllardır kazanımlarımızı parça parça veriyoruz. Asgari ücretin 2,8 katı kriterimizi dahi hayata geçiremiyoruz. Sendika sözünü işverene nasıl geçiremiyor? Ve gelinen noktada şöyle bir gelişme yaşandı. TÜPRAŞ İzmit rafineri çalışanları, sendikaya kurdukları baskı ile 16:00’ya kadar çalışmalarını durdurdu. Acil bir iş olmadığı sürece sendika çalışanları işlerini yapmayacak. Sendikadan bir açıklama bekliyorlar. Kendi görüşümü de ifade edeyim. Böylesi bir enflasyonist ortamda yüzde 9,6 ek zam almak başarı değildir. Bugün Ford Otosan’da Türk Metal bile Petrol İş’ten fazlasını almayı başardı. Ki Ford Otosan işçisi imzalanan ek zam protokolüne ateş püskürüyor. TÜPRAŞ’ta anlaşılan ek zam protkolü, Ford Otosan’ın yanına bile yanaşamıyor. Hayatı, “İşçiden nasıl kısarım, nasıl daha ucuza daha çok insan çalıştırırım” üzerine kurulu Koç ailesine karşı sendikanın da işi zor farkındayım ama bir taraftan da işçinin sesini daha çok duymak, haklarını daha güçlü savunmak durumundasınız. Şu an TÜPRAŞ adeta kaynıyor. Ben dün olduğu gibi bugün de TÜPRAŞ işçisinin amasız, fakatsız, lakinsiz yanındayım. Yüzde 9,6 ek zam başarı değildir, bunu başarı gibi göstermek etik de değildir. İşçiye danışmadan tamam demek ise sendikanın yanlışıdır, ayıbıdır. TÜPRAŞ çok ilginç gelişmelere gebe. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

Nokta Atışı canlı yayında

Sevgili dostlar... Hayalimdi. Kocaeli’de bir TV programı yapıp, farklı görüşten insanları bir masa etrafında konuşturabilmek. Bugün ise bu hayalimi Nokta Medya çatısı altında gerçekleştiriyorum. Bu Çarşamba ve her Çarşamba akşamı AK Parti İzmit Belediye Meclis Grup Başkan Vekili Sayın Muharrem Tutuş ve CHP İzmit İlçe eski Başkanı Sayın Mehmet Ümit Küçükkaya ile canlı yayında Nokta TV ekranlarında olacağız. Nokta Atışı ismini verdiğimiz programda kimseye ateş etmeden, karalamadan kendi bakış açımız üzerinden olayları yorumlayacağız. Biz bu kentin fikirsel gelişimine katkı koymak istiyoruz. Bu kentin iki farklı kutbundaki siyasi aktörleri, saygı çerçevesinde konuşup, fikirlerini beyan edebileceği ortamın kurulabildiğini göstermek istiyoruz. Yaptığımız iş çok özel bir iş değil. Ancak uzun zamandan bu yana Kocaeli’de görmediğiniz bir formatı yeniden uyandırıyoruz. 11 yıllık gazetecilik mesleği hayatımda yapmak istediğim en önemli işlerden birini hayata geçirmeme sebep olan Muharrem Tutuş ve Mehmet Ümit Küçükkaya’ya şükranlarımı sunuyorum. Nokta Atışı bu akşam saat 20:00’de Nokta TV Youtube ve Nokta TV Facebook hesaplarında canlı olarak yayınlanacak. Sorularınızı bekliyoruz, gündemimiz hayli yoğun!

Yazının Devamı

Uzlaşın artık!

CHP İzmit İlçe Başkanı Hakan Çakar 23 Aralık 2022’de görevinden istifa etti.

Milletvekili aday adaylığı için görevinden affını isteyen Çakar’ın ardından 26 Aralık Pazartesi günü toplamda 9 yöneticinin istifa etmesiyle birlikte CHP İzmit İlçe Örgütü düştü.

Şimdi Hakan Çakar’ın istifasının öncesine dönelim.

Yazının Devamı

Biraz bizden bahsedelim

Biraz bizden bahsetme zamanı. Biraz desem de pek biraz olmayacak gibi.

Biraz bizden bahsetme zamanı. Biraz desem de pek biraz olmayacak gibi. Nokta Gazetesi 15 Kasım 2022’de yayın hayatına başladı. Bir internet gazetesinin bel kemiği, internet editörleridir. İnternet editörleri, gazetelerin gizli kahramanlarıdır. Gün içinde en fazla haberle onlar muhatap olur, haberlerin siteki yerlerini belirler, sunum şekillerine karar verirler. Ve biz şanslıyız. Kendi alanında 4 yıldan fazla zamandır çalışan ve Kocaeli Gazetesi gibi önemli bir kurumun internet editörlüğünü üstlenen Büşra Çetin, ekibimizin çiçeği, gazete kadromuzun tek kadın personeli. Dakik, çalışkan, sürekli işine odaklı bir isim. Onunla aynı kurum altında çalışmaktan son derece memnunum. Bir diğer internet editörümüz Mert Gültekin. Mert gerek teknik bilgisiyle, gerek gündem takibiyle bu kentte fark yaratmış bir isim. Masaüstü yayıncılık ilkelerine uyan, masaüstü yayıncılık ile hırsızlık ayrımını çok iyi bilen, nereye gitse oraya değer katacak bir isim. Mert Güvenaltın’la tanışıklığımız çok daha eskiye dayanıyor. Birçok dostum gibi o da Karamürselli. Ne yalan söyleyeyim; daha önce internet editörlüğü yapmadığı ilk etapta uyum sorunu çekeceğini düşünüyordum. Ama Mert Güvenaltın beni feci yanılttı. Böyle yanılmalara can kurban. Büşra Çetin, Mert Gültekin ve Mert Güvenaltın, bir sitenin anahtarını teslim edeceğiniz, önünü sonunu düşünmeden, “Ya bu haber bizde çıktı mı?” demeye gerek bırakmayan üç internet editörü arkadaşımız. Kimi zaman haber grubuna bilgi paylaşımında bulunduğum zaman, “Lütfen Nokta Gazetesini takip edelim” deyip girilmiş olan haber linkini yapıştırıveriyorlar. Ben geride kalıyorum vallahi. Sağ olsunlar, var olsunlar. Gazetemizin dışardaki yüzleri, haber kaynaklarıyla doğrudan iletişimde olan muhabirlerimiz Serhat Güneş ve Nuri Dinçer Akçaharman. Serhat’la 2018’de askere gitmeden önce aynı kurum altında tanışmıştık. İlk iş yeriydi Serhat’ın. O zaman da Bonus’tu ama biraz daha zayıftı. Serhat bu kentte yeni yetişen en kalifiye muhabirlerden biri. Tekrar onunla aynı kurum altında çalıştığım için mutluyum, memnunum. İnanıyorum ki birlikte çok önemli işlere imza atacağız. Asayiş muhabiri dediğiniz zaman kentte aklınıza gelecek yegane isimlerden biri Nuri Dinçer Akçaharman. Nuri abi, benim Faruk Kıyak’la birlikte ilk habere gittiğim isimlerden biri. 2012’nin ağustos ayıydı, Özdilek’e gitmiştik. Tam dönerken AK Parti il binası önünde bomba ihbarı yapılmıştı. Bir de o gün ben bel çantamı kaybetmiştim. Özdilek’te sen arabanın üzerine çantayı koy, sonra orada bırak. Böyle bir hikayemiz de yaşanmıştı... Soğuk ve seri esprileriyle, hızlı haberciliğiyle Nokta Gazetesine değer katan bir isim Nuri abi. Varlığı yeter... Spor Müdürümüz Erdem Övüç. Kocaelispor konusunda çok hassas, çok etkin. Müthiş bir bilgi ağı var. İnsanı kıskandıracak haber kaynakları var. Ali Köksal ağabey ile müthiş bir ikililer. Kocaelispor’un nabzını tutuyorlar, tutmaya da devam edecekler. Sadece Kocaelispor değil, amatör kulüplerler, diğer branşlarla da oldukça içli dışlılar. Ellerinin uzanmadığı yer yok. Maşallah... Gazetecilik mesleğine ömrünü vermiş Mustafa Bağdiken ağabey de bizimler. Kendisi köşe yazıları ve nostalji fotoğraflarının hikayeleriyle gazetemize renk katıyor. Genel Yayın Yönetmenimiz Abbas Çakar’ı zaten mesleğe başladığımdan beri tanıyorum. Dürüst, çalışkan hatta fazla çalışkan bir isim. Kendini heddinden fazla yoruyor, çok mücadele ediyor. Kimseyi aşağı çekmiyor, destekliyor. Elinden geldiğince öğretmeye çalışıyor. Mesleğin etik kurallarına son derece bağlı, heyecanlı, başarıya aç bir isim. Onun heyecanı bizi de ateşliyor. Sağ olsun var olsun... Bu sadece Nokta Gazetesinin kadrosu. Artık test yayınlarına başlayan Nokta TV, 24 saat kesintisiz yayına geçmek için son düzlükte. Ekibimizde birbirinden kıymetli isimler var. Bu kentin sosyal hayatının en renkli ve tanınan simalarından olan Berkan Aslan, asıl işine geri döndü ve Nokta TV’nin genel yayın yönetmenliğini üstlendi. TV 41’den tanıdığınız, İzmit’in kızı Meltem Armağan, her sabah 09:00’da Nokta TV ekranlarında sabah gündemini değerlendirecek, önemli konukları misafir edecek. Yine bu kentin sokaklarında büyümüş, televizyonculuk sektöründe ömrünü geçirmiş Eren Demirtürk yine kamera arkasında kanalımızın görünmez kahramanı olacak. Başta Star TV’de yaptığı programlar ile dikkat çeken Ana Haber Bülteni Spikerimiz Burcu Vural da bu kente yayınlarıyla yeni bir soluk getirecek. Habertürk, TV 8 gibi kanallarda edindiği tecrübeyle Ebru Şimşek, hem hafta sonu haberleriyle hem de programlarıyla karşınızda olacak. TV Haber Editörümüz Senem Koçman her gün yerel ve ulusal gündemi tarayarak en dolu ana haber bültenini hazırlıyor. Reji ve kurgu ekiplerimizdeki Ferhat Tosun, Emre Özder, Yusuf Balaban ve Erkan Şen, bu televizyonunun beyni. Onlar olmadan bir TV oramı düşünemiyorum. Ayrıca ekibimize yönetmen Vedat İnce de katıldı, hevesle ortaya koyacağı işleri bekliyoruz... Ekip geniş olunca biraz bizden bahsedelim deseniz de o ‘biraz’ olmuyor. Nokta Medya’nın bünyesinde yer alan Nokta Dijital, her türlü kreatif reklam hizmetlerinin verildiği, sosyal medya yönetiminden tutun da bir markanın A-Z’ye tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek yetkinliğe sahip. Marka planlama, inovatif fikir anlamında alanının en iyi isimlerinden biri olduğuna inandığım Taner Torun, Nokta Dijital Ajans Başkanlığını yürütüyor. Kendisinin gerçekten çok sağlam, genç ve dinamik bir ekibi var. Dijital ekipte Yazılım Mühendisi Kaan Tınmaz da yer alıyor. Nokta Gazetesinin sitesi onun parmaklarından çıktı mesela. Tasarım, uygulama, fikir, aklınıza gelecek her türlü inovatif fikrin kahramanlarından ikisi ise Yasemin Çiloğlu ve Onur Özdemir. Durmadan, yaptıkları her işte, “Yenilik” detayı altında düşünerek emek veriyorlar, üretiyorlar. Bünyemizdeki son şirket ise Nokta Reklam, Pazarlama ve Organizasyon. Başında bu kentin reklam sektöründeki en güvenilir isimlerinden biri olan Osman Yılmaz yer alıyor. Osman Yılmaz ile birlikte genç ve gelecek vaad eden isim Dilara Ünal ile Dilek Tosun güç birliği yapıyor. Alanında tecrübeli ve güvenilir bu isimlere, reklama dair her şeyi teslim edip, arkanıza yaslanıp keyif çatabilirsiniz. Nokta Medya bünyesindeki 4 şirketin muhasebesini tutan Pelin Özdemir’le de bu kurum sayesinde tanıştık. Onun da işi çok ve zor. Allah yardımcısı olsun. Bizlere ve misafirlerimize günün her saatinde yaptıkları ikramlarıyla, ofisimizin anneleri gibi var gücüyle çalışan Fatoş ve Dilek ablalarımızı da unutmak olmaz. Nokta Medya’nın girişinde güler yüzle sizleri karşılayan Mehmet Özdemir ağabey ve akşamları binamıza sahip çıkan, sesimiz, soluğumuz Ethem Acar amcamıza da ayrıca teşekkür etmek lazım. Ethem Acar aynı zamanda bir ses sanatçısı. Geçmiş dönemde Orhan Gencebay, Bülent Ersoy gibi isimlerle bile sahne almış. Ve son olarak... Nokta Gazetesi açıldığı zaman, “Nerede kalmıştık” başlıklı ilk yazımda da yazdığım gibi... Gazetecilikte maddiyattan çok daha önemli bir şey vardır. O da sizin manevi meslek yaşantınızdır. Sınırlarınızı kendiniz belirlemeniz, etik ve ahlak kuralları çerçevesinde doğru olduğunuzu gönül rahatlığıyla dile getirebilmenizdir. Kontrolün sizde olması, ilişkilerinize karışılmaması, haber kaynaklarınızın sorgulanmaması, hangi haberin yayınlanıp hangi haberin yayınlanmayacağına editöryel bir bakış açısıyla karar verebilmeniz çok önemlidir. Bu noktada da gazetenin patronu sizi ne kadar özgür bırakırsa, o kadar huzurlu çalışırsınız. Patron ne kadar müdahil olursa, kurum içindeki gazetecilerin tadı o kadar kaçar. İlk gün verdiği, “Burası sizin yerininiz. Beni haber kaldırın, edin için kimse arayamayacak. Sizin yaptığınız işe ben karışmayacağım. İşinize müdahale etmeyeceğim” sözünü aradan geçen 2,5 ayda bozmaya dahi yeltenmeyen Nokta Medya Yönetim Kurulu Başkanı Cezmi Çiçek’e de ayrıca teşekkür ediyorum. 2,5 aydır Nokta Gazetesindeyim. Ben dahil hiçbir arkadaşımız herhangi bir müdahaleyle karşılaşmadı ve inanıyorum ki karşılaşmayacak. Bu da bizi ziyadesiyle memnun eden, mutlu eden bir şey. İşte böyle... İnşallah her şey çok daha güzel olacak. İyi pazarlar...

Devlet adamı çarpar!

Her ne olursa olsun, hangi partide olursa olsun. Muhatap kişiler ne kadar iyi, ne kadar kusursuz olursa olsun. Türkiye Cumhuriyetinin anayasasınında, 657’ye tabii devlet memurları için der ki; “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.” Bunun dışında hareket etmek, kul hakkı yemektir. Devletin verdiği sorumluluğu yerine getirmemek, sınırları aşmaktır. Devletin sınırlarını aşmayın. Devlet adamı çarpar.

Yazının Devamı

Tezcan Galvaniz’de büyük saçmalık

Tezcan Galvaniz bu kentin önemli değerlerinden biri.

Sadettin Tezcan’ın sahibi olduğu Tezcan Galvaniz Fabrikasında sac üretimi çelik servis ürünleri üretiliyor.

Tezcan Galvaniz bu kentin önemli değerlerinden biri. Sadettin Tezcan’ın sahibi olduğu Tezcan Galvaniz Fabrikasında sac üretimi çelik servis ürünleri üretiliyor. Fabrikada yaklaşık 500, belki 500’den biraz fala insan çalışıyor. Kent için önemli bir istihdam merkezi. Bu fabrikada örgütlü sendika ise Öz Çelik-İş Sendikası. Sendika ile Tezcan Galvaniz Fabrikası arasında ilk toplu iş sözleşmesi bundan iki yıl önce imzalanmış. Şimdi ise sendika ile işveren arasında ikinci toplu iş sözleşmesi imzalanacak. Sevgili okurlar hazırsanız, işin saçma kısmına geçiş yapıyoruz. Sendikalar, fabrikalarda örgütlendikten sonra yeter sayıya ulaşıp Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yetki başvurusunda bulunuyor. İş yeri statüsündeki yerlerde çalışan sayısının yüzde 40’ı, işletme statüsündeki olan yerlerde çalışan sayısının yüzde 50’si sendika üyesi olduğu zaman fabrika toplu iş sözleşmesi görüşme yapma yetkisini bakanlıktan alıyor. Tezcan Galvaniz Fabrikasında yetkiyi Öz Çelik İş Sendikası ilk olarak iki yıl önce almış. İlk toplu iş sözleşme öncesinde Tezcan Galvaniz yönetimi, sendikaya yetki davası açmış. Tabi Öz Çelik-İş Sendikası, yukarıda belirttiğim iş yeri – işletme ayrımından daha fazla sayıda işçiyi sendika üyesi yaptığı için yetkide sorun yaşamamış. İşveren tarafı zaten kaybedeceğini bildiği davayı kaybetmiş, iki yıl önce ilk toplu iş sözleşmesi imzalanmış. Şimdi ise yeni toplu iş sözleşmesi dönemi gelmiş: Sendika tarafı diyor ki; “Biz yaklaşık 500 işçisi bulunan Tezcan Galvaniz’de 470’ten fazla işçiyi sendika üyesi yaptık. Yetki belgemiz gelmiş. Sayıyla ilgili, işletme türüyle ilgili en ufak bir sıkıntımız yok.” Ama buna rağmen ne yaşanıyor şu an Tezcan Galvaniz’de? İşveren sendikaya yine yetki davası açmış. Sendika üye sayısı belli. İşletme türü sorunu yok. Aynı sendikayla iki yıl önce masaya oturmuşsun. Şimdi masadan kaçmak, kaçmak demeyelim de öyle bir şansı yok... Süreci geciktirmek için kaybedeceğin davayı yeniden açıyorsun. Süreci bile isteye uzatıyor, emeğinden para kazandığın işçinin hakkını yiyorsun. Bu nasıl bir saçmalık benim aklım sırrım ermedi. Üstelik fabrikanın üst yönetimi sendika yetkililerine, “Siz masaya gelin. Biz Sadettin beyi ikna edeceğiz” diyormuş. Sendika da diyor ki, “Önce davayı çekin, masada bu işi bitirelim.” Gereksiz bir dava süreci var ortada. İşveren boşu boşuna işçiye gerginlik veriyor. Yahu sen zaten aynı davayı iki yıl önce açmış, kaybetmiş, bu sendikayla toplu iş sözleşmesi imzalamışsın. Şimdi ne diye mahkeme filmi çeviriyorsun, anlamadım. Sözleşme görüşmesinin başlamaması sebebiyle Tezcan Galvaniz’de işçiler tepki eylemlerine başladı. Er ya da geç işveren tarafı masaya tıpış tıpış gelecek. Gerekirse açtığı davayı kaybedecek, öyle gelecek. Ama durup düşünüyorum diyorum ki... Ne gerek var böyle boş muhabbete. Gel görüş işte. Ayıp değil mi sırtından geçindiğin işçiye?

Yazının Devamı

Aydın Ünlü geliyor

MHP İl eski Başkanı Aydın Ünlü, partisinde 9 yıl boyunca il başkanlığı yaptı.

Defalarca görevden alınacağı yazılan, çizilen Aydın Ünlü 14 Temmuz 2021 tarihinde görevden alındı.

2019 yılının aralık ayından bu yana Aydın Ünlü, Alikahya’da oteline ruhsat aldırmak isteyen Bahadır Bostancı tarafından açılan rüşvet-dolancıdırıcılık davasıyla suçlanıyordu.

Yazının Devamı

Ford Otosan’da yüzde 34 zam yalanı!

Dün Nokta Medya’nın açılış sonrası ilk gün olması sebebiyle yazmak istediğim bu konuyu etraflıca değerlendirip yazamadım.

Konumuz MESS Grup Sözleşmesinde verilen sözde ek zam.

Dün Nokta Medya’nın açılış sonrası ilk gün olması sebebiyle yazmak istediğim bu konuyu etraflıca değerlendirip yazamadım. Konumuz MESS Grup Sözleşmesinde verilen sözde ek zam. Sözde diyorum, çünkü bu verilen zam, zam falan değil. Metal Sanayicileri İşveren Sendikası ile Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş sendikaları arasında ek zam konusu görüşülüyordu. Ve üç sendika imzayı attı. Yapılan mütabakata göre; - İşçilerin 31 Aralık 2022 günkü saat ücretleri 48,04 TL’ye çekilecek. Daha sonra, yürürlükteki toplu iş sözleşmesi gereğince, 2023 yılı Mart ayında verilmesi gereken dördüncü dilim ücret zammı, Mart ayını beklemeden, yukarıda belirtilen düzenlemenin ardından yüzde 15 olarak uygulanacaktır. Ancak Mart ayındaki son altı aylık enflasyon oranının yüzde 15’i aşması halinde, aşan kısmın tamamı 28 Şubat’taki ücretlere yansıtılacak. - Bu düzenlemeden sonra her kıdem yılı için saat ücretlerine, 10,5 TL’yi geçmemek üzere, 70 kuruş eklenecek. Türk Metal Sendikası, Birleşik Metal-İş Sendikası ve Öz Çelik-İş Sendikası ortak yaptığı açıklamaya şu notu da düşmüş: “Böylece anlaşmayla birlikte elde edilen toplam zam oranı yüzde 34 olmuştur.” Tabi bunlar sendikanın işverenle yaptığı anlaşma sonrasında yaptığı açıklama. Peki ne kadar inandırıcı? Peki gerçek ne? Hadi bunu biraz sorgulayalım. Öncelikle şunu söyleyelim. MESS Grup sözleşmesine bağlı fabrikalarda, doğal olarak da Ford Otosan’da yüzde 34 oranında zam yapıldığı ifade edildi. Arkadaşlar diyorlar ki; bu kuyruklu bir yalan! Çünkü... Metal sektörüne bağlı işçilerin ek zam talebi yüzde 54’tü. Her yerde bangır bangır bunu dile getirdiler. Yüzde 34 zam neden yalan? Üç sendikanın aldığı ek zam oranı yüzde 15-17 bandında arkadaşlar. Gerçek şu ki; 1. Mart zammı öne çekildi, enflasyon yüzde 11 iken yüzde 15 kabul edildi. 2. Bu mart zammı üzerine yüzde 15-17 bandında bir zam yapıldı. 3. Tüm bu gerçekler ortadayken üç sendika da, “Yüzde 34 zam aldık” diye bu gerçekleri pazarlamaya kalktı. Arkadaşlar, bunlar bilinirken işçiyi de beni de kamuoyunu da kandıramazsınız. Yersen lokantası. Artık Ford Otosan’da işe yeni başlayan bir işçinin saat ücreti 48,4 TL’ye yükseldiği açıklandı. Ancak işçi arkadaşlar bunun da ek zamla kazanılan bir hak değil, devam eden sözleşmeden süregelen bir zorunluluk olduğuna vurgu yapıyor. Ek zam protokolüyle tek kazanım (kazanım derseniz) saat ücretlerine kıdemine göre 70 kuruş ödenecek olması. Bunda da 15 yıl sınırlaması var. Yani Ford Otosan’ı baz alacak olursak, eski çalışanlar yine kaybeden tarafta. Ortada hiçbir kazanım yok. Zaten refah payı bile alamayan Ford Otosan işçisi, mart zammını da önden almış oldu. İşçinin hiç istemediği şekilde ek zam konusu oldu bittiye getirildi. Buraya kadar benim anlayıp, yazdıklarım. Bir de Ford işçilerine yer açalım, onlar ne diyorlar: - Ben kaç sözleşme gördüm. Hiç bu kadar kötüsünü görmemiştim. Yeni başlayan adamla aynı ücret alıyorum. - Türk Metal Sendikası Ford’da sarı sendikaya dönmüştür. Bize faydadan çok zarar getiriyorlar. Bizi değil, işvereni tutuyorlar - Sendikasız Toyota’ya imrenerek bakıyoruz. Bizim neredeyse iki katımız maaş alıyorlar. Hyundai’de de sendika yok, onların durumları bizden iyi. - Biz bu ek zam protokolünü kabul etmiyoruz! İstediğimizi alana kadar sesimizi çıkarmaya, rahatsızlık vermeye devam edeceğiz. - İşçiyi sattılar, bu ihaneti unutmayacağız. Ayrıca şunu yazmadan da geçemeyeceğim. Ford Otosan’da yılbaşında verilen cumhuriyet altınlar geçmiş dönemden farklı olarak bordrolara işlenmiş. Arkadaşlar diyorlar ki; bordrolara işlendiği için yüzde 15 vergi diliminden işe başladık, yani tırnak içinde “aldığımız zam da” vergiye gitti. Yani hem sendikadan darbeyi yemişler, hem de işverenden. Özetle; Ek zam protokolüyle kaybeden Ford Otosan işçisi, metal işçisi olmuştur. Türk Metal Sendikası büyük bir başarısızlığa imza atmış, örgütlü olduğu işçilerin taleplerini karşılayamamıştır. Görüyorum ki bu iş burada kalmayacak. İşçiler her fırsatta kaybedilen haklarını dile getirmeye devam edecek. Gazanız mübarek olsun dostlar...

Yazının Devamı

Burası sizin emrinizde!

Yüksekten uçmayı, büyük konuşmayı, gerçekleştirilmesi zor vaatler vermeyi hiç sevmem. Yaşım 29’a yaklaştı. Meslekte 11’nci yılımı bitirmek üzereyim. Halk arasında bilinen adıyla Kırmızı Kocaeli Gazetesinde başlayan meslek hayatımda Manşet Kocaeli Gazetesi ve En Kocaeli Gazetesinin kuruluşlarında yer aldım. Manşet’te muhabirdim, En Kocaeli’de ise Yazı İşleri Müdürü. Bir gazetenin sıfırdan başlayıp nasıl zirveye oynayabildiğine şahit oldum, çok yaşanmışlık biriktirdim. Dün ise bu kentin en donanımlı kurumlarından biri olan Nokta Medya’nın açılışını gerçekleştirdik. Nokta Medya yapısı içerisinde Nokta Gazetesi, Nokta Televizyonu, Nokta Dijital ve Yazılım ile Nokta Reklam ve Pazarlama yer alıyor. Kentin en kurumsal medya organı olmaya adayız. Dün de çok büyük bir katılım ile açılış törenimizi gerçekleştirdik. Televizyonumuzun stüdyosunu, çalışma ortamımızı görenlerin şaşırdığına şahit olmak beni ziyadesiyle mutlu etti. Çünkü Nokta Medya, biliyorum ki Kocaeli’de daha önce görülmemiş fiziki imkanlara sahip. Bu söylediğimin ispatını da dün katılımcılarımızın gözlerinde de gördüm. Ben davetiye işlerinde çok acemiyim. Bunun zorluğunu açılış gününe kadar yaşadım. Yıllardır görüştüğüm birçok dostuma, ağabeyime-ablama, kardeşime kısacası birçok sevdiğime bu önemli günde ‘Gel, yanımda ol’ demeyi unuttum. Ki birçok insanın davet beklemeden yanımda olmasına ayrıca çok sevindim. Son cümlem; davet etme nezaketini gösteremediğim insanlara bir gönderme kesinlikle değildir. Öyle veya böyle, bizim fazlasıyla zamanımızı alan, işimizden uzaklaştıran açılış törenimizi artık geride bıraktık. Yazının başında söylediğim gibi, uçup kaçmayı, büyük vaatler vermeyi sevmem. Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yaptığım Nokta Gazetesinin bu kentte sorun olan her yere ulaşabilmesini istiyorum. Görüş gözetmeksizin, doğru olan ne varsa toplum yararına haberleştirmek, bu kente katkı koymak, yeri geldiğinde hak savunmak, güçlünün değil, haklının, mazlumun, mağdurun sesi olabilmek istiyoruz. Konuşulması gereken gerçeği, bir denge gözetmeden dile getirebilmek istiyoruz. Vatandaşın derdiyle dertlenmek istiyoruz. Gazetede çalışan 8 arkadaş olarak bizim de iki gözümüz, iki kulağımız var. Her şeyi her an bilmek, duymak takdir edersiniz ki imkansız. Bu sebeple sizden destek de istiyorum. Beni tanıyanlar bilir; her an ulaşılabilirim. Dile getirilmesinde fayda gördüğünüz ne kadar konu varsa bizimle paylaşabilirsiniz. Burası sadece bizim değil sizin gazeteniz, sizin televizyonunuz. Nokta Medya sizin emrinizde dostlar. Gelin birlikte büyüyelim, gelin birlikte güçlü olalım. Sorunları beraber çözelim. Uyarılması gerekenleri uyaralım, yapılması gerekenlere taşı birlikte koyalım. Gazetecinin en büyük sermayesi okurlardır, gazetenin takipçileridir. Sizden gelecek her eleştiri, her övgü, her bilgi, her rica benim için şatafatlı davetlerden çok daha önemlidir. Yıllardır böyle görürüm, böyle görmeye de devam edeceğim. Tekrar altını çiziyorum; Nokta Medya siz okurların emrindedir. Nokta Gazetesinin açılış yazısında yazdığım gibi; siz varsanız biz varız. Siz yoksanız benim de, burada çalışan arkadaşlarımızın da bu xu devasa yatırımın da bir manası yok. Elinizi, gözünüzü, dilinizi bizden çekmeyin.

İşçi satıldık diyor!

MESS Grup Sözleşmesine bağlı iş yerlerinde işçiler günlerdir ek zam istiyor. Asgari ücretin 8.506 TL olmasıyla beraber birçok fabrikada işçiler hak kaybı yaşadı. Maaşlar asgari ücret seviyesine indi. Metal Sanayicileri İşveren Sendikası ile Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş sendikaları arasında ek zam konusu görüşülüyordu. Yapılan mütabakata göre; - İşçilerin 31 Aralık 2022 günkü saat ücretleri 48,04 TL’ye çekilecek. - Daha sonra, yürürlükteki toplu iş sözleşmesi gereğince, 2023 yılı Mart ayında verilmesi gereken dördüncü dilim ücret zammı, Mart ayını beklemeden, yukarıda belirtilen düzenlemenin ardından yüzde 15 olarak uygulanacaktır. Ancak Mart ayındaki son altı aylık enflasyon oranının yüzde 15’i aşması halinde, aşan kısmın tamamı 28 Şubat’taki ücretlere yansıtılacak. - Bu düzenlemeden sonra her kıdem yılı için saat ücretlerine, 10,5 TL’yi geçmemek üzere, 70 kuruş eklenecek. Üç işçi sendikası ortak yaptığı açıklamaya da şu notu düşmüş: “Böylece anlaşmayla birlikte elde edilen toplam zam oranı yüzde 34 olmuştur.” Sendika böyle diyor ama işçi ne diyor? İşçi, “Satıldık” diyor. İşçi, “Mart zammını öne çekip yüzde 34 zam aldık” nasıl dersiniz diye soruyor. İşçi, “Biz en az yüzde 54 ek zam isterken siz yüzde 15 ek zamma başarı diyorsunuz” diye öfkeleniyor. Ve işçi, “Bizim taleplerimizi yine göz ardı ettiniz, aklımızla alay ediyorsunuz” diyor! Bana kalırsa üç sendika da işçinin beklentisini karşılayamadı. Tepkilerden anlıyorum ki; bu defter burada kapanmadı. Devamı gelecek...

Yazının Devamı

Sendika başkanı sözleşmeyi bırakıp tatile mi gitti?

Belediye İş Sendikasının bu kentte örgütlü olduğu iki belediye vardı.

Bunlardan biri Kartepe Belediyesiydi.

Belediye İş Sendikasının bu kentte örgütlü olduğu iki belediye vardı. Bunlardan biri Kartepe Belediyesiydi. Ancak Kartepe Belediyesinde Belediye İş Sendikası yetkiyi kaybetti. Kartepe, Hizmet İş Sendikasına geçti. Bir sendika için örgütlü olduğu belediyeyi, hele ki belediyede yönetim değişmeden kaybetmek büyük eksi demek. Belediye İş Sendikasının elinde tek bir belediye kaldı. O da Körfez Belediyesi. Körfez Belediyesi koridorlarında işçiler arasında son derece dikkat çeken iddialar dolaşıyordu. Belediye İş'e bağlı Körfezli çalışanlar, gözlerini yeni sözleşmeye dikti. Alacakları zammı düşünen işçiler; kulaktan kulağa Belediye İş Şube Başkanı Ertuğrul Çınar ve kendisine yakın olan bazı isimlerin geçtiğimiz hafta tatil için sendikaya ait bir otele gittiğini konuşmaya başladı. İddialara göre Başkan Çınar, "İş yeri temsilcileri ile TİS taslağını görüşeceğim" dediği ve iş yeri temsilcilerinden sadece kendisine yakın isimleri götürdüğü, hatta sadece Zabıta Müdürlüğünden 10 personelin bu 'tatil'e götürüldüğü iddia edildi. Bana ulaşarak bu konuyu aktaran işçiler, "Bunlar ellerindeki 2 belediyeden birini kaybetti. Kartepe'yi kaybeden zihniyet şimdi Körfez'i de mi kaybetmek istiyor?" diyerek şikayetlerini tamamladı. Ben de telefonu kaldırdım, Ertuğrul Çınar'a ulaştım. Başkana, "Uygunsanız bir konuyu görüşmek istiyorum" dedim. "Şu an seminerdeyim, konuşamayacağım" dedi. Ben de tam onunla ilgili olduğunu ifade ederek yukarıda söylediğim iddiaları kendisine sordum. Ertuğrul Çınar kendini şöyle savundu: "Ne tatili? Öyle bir şey yok. Kışın tatile mi gidilir? Biz burada 80 kişiyiz. Toplu iş sözleşmesi süreciyle ilgili görüşmeler yapıyoruz. Sözleşme görüşmeleri başlayana kadar biraz zamanımız vardı, buraya geldik ve değerlendiriyoruz. Ne zaman böyle bir etkinlik olsa, 'Başkan kendine yakın adamları götürüyor' söylentisi hep çıkıyor. Bizi aşağı çekmek isteyen birileri var. Ama biz bunları duymuyoruz. İşçilerimiz için en iyi sözleşmeyi yapmak için mücadele edeceğiz." İddialar bunlar, cevaplar da bu şekilde. Benim ne düşündüğüme gelince... Toplu sözleşmeye bir hafta kala TİS süreciyle ilgili değerlendirmeyi il dışında bir otelde yapmak ne kadar mantıklı? Bana göre bu bir soru işareti. Ben sendika başkanı olsam, bu süreyi örgütlü olduğum şehirde geçirmeyi tercih ederim. Kendi üyemle toplantılarımı sıklaştırırım. Ne bileyim, burada kalırdım yani. Gitmezdim. Hem de böyle dedikoduların çıkmasına meydan bırakmazdım. Tercih meselesi...

Menfaatsizler!

Nokta Gazetesinin dün akşamki haberi ses getirdi. Biz il başkanları masasını dağıldı biliyorduk, meğer masanın kurucuları bu masayı dağıtmamış. Yaklaşık 2 yıldır AK Parti İl eski Başkanı Şemsettin Ceyhan, CHP İl eski Başkanı Cengiz Sarıbay, MHP İl eski Başkanı Aydın Ünlü, Saadet Partisi GİK üyesi ve dönemin il başkanı Sinan Ejderoğlu, Demokrat Parti İl Başkanı Mustafa Nazlıgül, DSP İl Başkanı Halim Dedeoğlu ve BBP İl eski Başkanı Serhat Duyar, 2 yıldır düzenli olarak kahvaltı programına devam ediyormuş. Dün haberini yaptık, bugün tek tek masadaki isimleri aradım, önce onları kısa özet geçeyim. Şemsettin Ceyhan: Sakladığımız bir şey yoktu. Öne çıksın istemedik. Bizim dostluğumuz baki. Cengiz Sarıbay: Bu toplantıların eleştirilebilecek hiçbir yanı yok. Dostluğumuzu devam ettirmek, farklı görüşlerden de olsak aynı masada oturabilmek bir kazanımdır. Aydın Ünlü: Bu masa milli bir masa. Masadaki herkes devletinin yanında. Görüşler farklı olsa da kırmızı çizgilerimiz bir. Sinan Ejderoğlu: Sadece siyasetin konuşulduğu bir masa değil. Görevde olan arkadaşlarımız var, olmayan arkadaşlarımız var. Gizlemedik, kamuoyuna duyurmak istemedik. Mustafa Nazlıgül: Biz Millet İttifakı il başkanları olarak aynı masa etrafında buluşamadık. Ama bu masa toplantılara devam ediyor. Örnek alınması gerek. Halim Dedeoğlu: Böyle dostluklar insanın ömrünü uzatıyor. Siyasetin değil dostlukların öne çıktığı bir organizasyon: Serhat Duyar: Yıllar geçse de bu masanın hala haber değeri var. Demek ki kente bir katkı koymuşuz. Biz bir dostluk masası kurduk. Yıllar geçti, hala görüşmeye devam ediyoruz. Kısaca söylemler bu şekilde. 6 başkanın söyledikleri benzer şeyler. Benim en çok dikkatimi çeken açıklama Demokrat Parti İl Başkanı Mustafa Nazlıgül’ün açıklaması oldu. Nazlıgül, Millet İttifakı paydaşlarına çok ciddi bir mesaj verdi. “Bak biz aynı görüşten değiliz. Yıllardır aynı masa etrafında oturup istişare yapabiliyoruz. Ben görevde olan bir ismim. Ama ittifak ortaklarımla oturup istişare bile yapamıyorum” diyor Nazlıgül. Burada diğer partilerin kendine pay çıkarması gereken şeyler var diye düşünüyorum. Masayla ilgili düşünceme gelince… Burada iki muhteşem detay var. Birincisi 2 yılı aşkın süredir bu toplantıların hiç kamuoyuna yansımamış olması. Hakikaten takdire şayan. İkincisi ise yıllardır bu 7 ismin aralarındaki diyaloğu ülkenin tüm fırtınalı dönemlerine rağmen devam ettirebilmiş olması. Hakikaten bir dostluk grubu kurmuşlar. Halim Dedeoğlu, “Böyle dostluklar insanın ömrünü uzatır” derken ne demek istediğini çok iyi anladım. Menfaatsiz, çıkarsız bir birliktelik bu. Menfaatsiz birlikteliklere de siyasette rastlamak pek mümkün olmuyor. Bu sebeple ben bu 7 ismi alkışlıyorum. Türkiye siyasetine örnek bu insanlar, var olun.

Yazının Devamı

TÜVTÜRK'e neden para ödediğimizi bilen var mı?

TÜVTÜRK'e neden para ödediğimizi bilen var mı?

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak envai çeşit vergi ödüyoruz. Ödediğimiz vergilerin büyük bir bölümünü kabullenmiş, ses çıkarmayan bir pozisyondayız. Devletimiz var olsun, devletimiz güçlü olsun diyoruz. Ama ortada bir TÜVTÜRK gerçeği var. TÜVTÜRK'ün vatandaşa yaşattığını ne ben ne de bu lanet kuruma yolu düşen milyonlar içine sindiremiyor. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kasım 2004'te araç muayene istasyonlarının özelleştirilmesi için ihale açmıştı. İhaleyi Doğuş-Akfen-TÜV SÜD konsorsiyumu kazandı. Bu konsorsiyum, Türkiye'nin kuzeyindeki illeri kapsayan araç muayene istasyonlarının özelleştirilmesi için 300 Milyon 250 bin Dolar, Türkiye'nin güney yarısını kapsayan 36 ilden oluşan ikinci bölge için 313 Milyon 250 bin Dolar teklif vermişti. Konsorsiyum, ihale bedelinde yüzde 10'luk indirimi de kapmak için ücreti peşin ödedi. Böylece o dönemin şartlarında 613 Milyon 500 bin dolarlık ihalede 61 Milyon 350 bin dolarlık indirim alarak 552 Milyon 150 bin Dolar ödedi. Böylece Doğuş-Akfen-TÜV SÜD konsorsiyumu araç muayenelerini 20 yıl işletmeye hak kazandı. Bu ihaleye iptal davası açıldı, Danıştay'ın 2,5 yıl sonra gelen oluruyla Ağustos 2007'de araç muayene istasyonları konsorsiyum tarafından kurulan TÜVTÜRK'e devredildi. TÜVTÜRK'e Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, "Hiçbir şey yapmama" ücreti ödüyoruz. Bakın hava parası bile diyemiyorum, adamlara resmen HİÇBİR ŞEY YAPMAMA ücreti ödüyoruz. Bu kurum otobüs, kamyon, çekici ve tankerlerden 2022 yılında 685 TL ücret kesiyordu, şimdi 1.528 TL. Otomobil, minibüs, kamyonet, arazi taşıtı, römork ve yarı römorklardan 2022'de 507 TL ücret alıyordu, şimdi 1.130 TL. Traktör ve motosikletlerden 2022'de 258 TL olarak tahsil edilen ücret şimdi 575 TL'ye yükseldi. Yazıya vergiyle giriş yaptım. Çünkü binlerce lira vergi ödeyen vatandaş, TÜVTÜRK'ün kestiği bu fahiş ücretlere siniri çok daha fazla bozuluyor. TÜVTÜRK zengin fakir demeden herkesten müthiş bir "hiçbir şey yapmama" ücreti kesiyor. Randevunuzu alıyorsunuz, sıraya giriyorsunuz, arabanızda üç beş kontrol yapıyorlar. Geçmiş olsun, 1.130 lira. Ne yaptın TÜVTÜRK? Sadece baktın, hiçbir şey yapmadın. Bir yıl içinde TÜVTÜRK'ün fiyatlara yüzde 100'ün üzerinde zam yapması ne insanidir ne de vicdanidir. Yazıklar olsun böyle fiyat politikasına. Bu millet TÜVTÜRK'e hiçbir şey yapmama, sadece bakma karşılığında özel arabası için 1.130 TL ödediği için küfür ediyor. Özel aracımız varsa iki yılda bir, ticari aracımız varsa her yıl TÜVTÜRK'e lanet yağdırıyoruz. Bilmiyorum kimlerin ne kadar umrunda ama TÜVTÜRK'ün fiyatları insanların sinir uçlarına dokunuyor. Resmen bir soyguna mağruz bırakılıyoruz. TÜVTÜRK'e neden bu kadar para ödüyoruz ki biz? Bunu bilen var mı gerçekten ya? Ne yapıyorlar da yarım saatte 1.130 TL kazanmayı hak ediyorlar mesela? Makara yapmıyorum, gerçekten benim hiçbir fikrim yok. Bilen varsa anlatsın. TÜVTÜRK'ün bu parayı hak ettiğine inandıran zat-ı muhteremin araç muayeneleri benden!

Çok, çok ama çok yorucu

Sevgili dostlar. Şu sıralar biraz açılış yoğunluğumuz var. Nasipse 16 Ocak Pazartesi günü saat 14:00'te Nokta TV, Nokta Gazetesi, Nokta Dijital ve Nokta Reklam ve Pazarlama şirketlerinin resmi açılışını yapacağız. Ben evli değilim. Daha önce bir davetiye organizasyonun içinde de yer aldığım söylenemez. Gerçekten çok zormuş, çok uğraştırıcıymış. İnanın son iki haftadır gazetemde, mesleğimizi yapamaz hale geldim. Tabi çok yorucu ama bunlar tatlı yorgunluklar. Gölcük yolu üzeri, Başiskele Körfez Mahallesi D-130 Karayolu Caddesi No 159'daki (Çitlekçi'nin bulunduğu bina) açılışımıza bugüne kadar yazıma gözü değen herkes davetlidir. Biz birlikte güçlüyüz.

Yazının Devamı

Kartonsan'a illa Vali mi el atsın?

Kartonsan'da çalışan 170 işçi başlattıkları grevin 18'inci gününde

Kartonsan'da çalışan 170 işçi başlattıkları grevin 18'inci gününde. Selüloz İş Sendikasının örgütlü olduğu Kartonsan'da sendika işverenden; 2 yıllık sözleşmenin ücret zamlarını 6 aylık biçimde talep etti. Zaten genelde fabrikalarda, belediyelerde sözleşme yapmanın yöntemi de budur. Ücret zamları 6 aylık şekilde verilir. Ancak Kartonsan'da işveren zammı yıllık vermek istedi, sendika kabul etmedi. Ek protokol ile yapılan zammın ardından brüt 10.800 TL maaş alan Kartonsan işçisi için sendika, yüzde 74 oranında zam talep etmişti. Selüloz İş Sendikası Uzmanı Aykut Günel şöyle söylüyor: "Kartonsan fabrikası son 9 ayda yaklaşık 700 Milyon TL kar etti. Bu kar hiçbir şekilde işçiye yansıtılmadı." Asgari ücretin 8.506 TL olduğu bir yerde, fabrikanın işçiler üzerinden sağladığı müthiş karlılık da düşünüldüğünde sendikanın masaya bu miktarla oturması bence normal karşılanmalıdır. Kartonsan grevi 22 Aralık 2022'de başladı, 18 günü geride bırakıyoruz. İşin en ilginç tarafı ise işveren tarafı 18 gündür grevde olan işçiyle hiçbir temas kurmamış. Ne bir teklif gönderilmiş, ne işinizin başına gelin denmiş, ne bir orta yolu bulalım, anlaşalım makinalarımız tekrar çalışmaya başlanmış denmiş. Sanki Kartonsan hiç üretim yapmayan bir yerdi, hiç çalışmayan bir fabrikaydı. Bu salmışlığı inanın anlayamıyorum. İşçiler neredeyse üç haftadır kapının önünde yatıp kalkıyor, işveren tarafının umru değil. Hiçbir şey olmamış gibi hayatlar devam ediyor. Bekaert İzmit Fabrikasındaki grevin sona ermesinde Kocaeli Valisi Seddar Yavuz'un çok aktif rol aldığını biliyorum. Vali Yavuz bu süreçte işveren ile sendika tarafını masaya oturttu. Süreci yakinen takip etti. Bekaert yönetimine vermesi gereken zamla ilgili önemli konuşmaları oldu. Ve Kartonsan'a kıyasla daha bıçak sırtı olan bir fabrikada grev geçtiğimiz hafta tamamlandı, imzalar atıldı. Şimdi düşünüyorum da Kartonsan'daki sürecin tamamlanması için olaya illa Vali Seddar Yavuz'un mu el atması lazım? İşveren tarafı oyalama taktiği yapıp kendi işçisini yıldırmak mı istiyor? İnanın kafam çok karışık. 18 gün olmuş; tek bir diyalog kurulmamış. İşveren ile sendikayı görüştürmek için araya bir iki aracı girmeye çalışmış ancak onlar da başarılı olamamış. Bir başka anlamadığım şey de bu. Senin fabrikadanda örgütlü bir sendikayla görüşmek için neden araya aracı koyasın ki? Başiskele'nin orta yerinde bir kriz var. Bu krizi çözmeye de kimsenin niyeti yok. Yani illa Vali mi el atsın, o mu çözsün bu işi?

Aylak Ruhlar

Monteigne'nin Denemeler'i benim başucu kitabım sayılabilir. Direkt uyuyacak gibi değilsem içinden herhangi bir iki kısım seçer okur, öyle yatarım. Birkaç akşam önce de kitaptaki Aylak Ruhlar kısmını okudum. İlgili kısıımda Horatius'un bir sözüne yer veriyor: "Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder. Çünkü her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır." İki cümleyle dünyaları anlatmış adam. Üzerine cümle kurmaya çalışmak saygısızlık olur diyor ve burada kesiyorum.

Yazının Devamı

CHP yönetimi Atatürkçülerin vicdanını sızlatıyor

Cumhuriyet Halk Partisinin payidar lideri Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Türkiye'de, dünyada ne kadar CHP'ye gönül vermiş olan vatandaşımız varsa bu isimlerin en büyük hassasiyeti Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Bizim bildiğimiz CHP'liler de Atatürkçüdür, milliyetçidir, Misak-ı Millicidir, Türk bayrağından başka bayrak da tanımaz.

Yazının Devamı

Berber ve kuaförler pazar günü kapanmalı mı?

Kocaeli Berberler Odası ve Kocaeli Kuaförler Odası dün tüm üyelerine aslında tüm vatandaşları ilgilendiren bir mesaj attı.

Kocaeli Berberler Odası ve Kocaeli Kuaförler Odası dün tüm üyelerine aslında tüm vatandaşları ilgilendiren bir mesaj attı. O mesajda kentteki berber ve kuaförlerin 1 Ocak 2023 tarihinden itibaren Pazar günleri kapalı olacağı, dükkanlarını açanlar hakkında yasal işlem uygulanacağı bildirildi. Bu karar aslında başından beri esnafı ikiye bölen bir karar. Bildiğim kadarıyla Kocaeli Berberler Odası üye bazlı bir çalışma yapmış, berber esnafının yüzde 80’i Pazar gününün tatil olmasını istemiş. Ben önce şu soruyu sorarak yazıma devam etmek istiyorum. Çoğunluk yanlışın peşinden gitse de yanlış doğruya döner mi? Devam edelim. İki gün önce atılan yasak mesajının ardından Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Necmi Bulut meclis toplantısında önemli bir duyuru yaptı. Pazar günü yasağının 6 ay ertelendiğini meclis kürsüsünden açıkladı Başkan Bulut. Yani berber ve kuaförler Pazar günü dükkanlarını gönül rahatlığıyla açmaya devam edecek. Sorun şimdilik ötelendi. Bildiğim kadarıyla bu kararın günüyle ilgili bir değişiklik yapıyor. Çünkü dün Necmi Bulut ile konuştuğumda, birçok berber ve kuaförün en çok iş yaptığı günlerden birinin Pazar olduğunu söyledi. Önce Pazar yasağını isteyen berber ve kuaförlerin penceresinden olaya bakmaya çalışalım. Onlar diyor ki; - Biz haftanın her günü çalışmak istemiyoruz, bizim de ailemizle geçirebildiğimiz bir günümüz olsun. - Pazar günü kapanan berberler müşterilerinin başka berberlere kaçmasından endişe ediyor. Aslında temel çıkışları bu iki madde. Ancak en çok ikinci maddeden dem vuruyorlar. Yani biraz ‘küçük esnaf’ bakış açısıyla ben kazanmıyorsam, onlar da kazanmasın diyorlar. Halbuki rızkı veren Allah değil mi? Her gün ya nasip diye dükkanlarınızı açmıyor musunuz? Sizin velev ki bir müşteriniz başka bir yere kaçsa aç mı kalacaksınız? Bugüne kadar aç mı kaldınız, müşterisiz mi kaldınız? Bugün berber esnafının büyük çoğunluğu 1-2 kişiyle dükkan idare ediyor. Bazı kadın kuaförleri de öyle, minimum sayıyla iş yapıyorlar. Peki ya hafta sonu kapanma zorunluluğu istemeyen kısım? Bugün birçok berber ve kuaför işlerini büyüttü, işlerine kalite getirdi. 10’a yakın personelle, hatta daha fazla personelle çalışan esnaf var. Sen bu adama diyorsun ki, “Pazar günü kapatmak zorundasın kardeşim.” O nispeten büyük işletmelerin vergisini, personel maaşını, kirasını siz mi ödüyorsunuz da zorunlu kapanmayı kendinize hak görüyorsunuz? Yahu bırakın isteyen istediği gün çalışsın. Kim ne kazanıyorsa kendine kazanıyor. Bir kere Pazar günü yasak kararı sadece berber ve kuaför sahiplerini ilgilendiren bir karar değildir! Öncelikle bunu bir anlamak gerekiyor. Bugün Türkiye şartlarında kendimde dahil büyük çoğunluk maalesef haftada bir gün tatil yapabiliyor. Birçok fabrikada, özel işletmede durum ne yazık ki bu. Ve ağırlıklı olarak tatil olan gün Pazar. Erkekler, kadınlar izin günleri olan Pazar gününde gezmek zorunda mı? Belki adamın tıraş olmak için, kadınların da kuaföre gitmek için seçtiği gün pazar olacak. Aslında kapanmayı savunan berber ve kuaförler, vatandaşların boş gününde kendi ihtiyaçlarını görebilmesinin de önünü kesiyor. Yüzde 80 imza verenler çoğunluk gibi görünse de işin aslı büyük bir azınlıklar. Beni etkiliyorsun, komşunu etkiliyorsun, tüm vatandaşları etkiliyorsun. Bu sebeple bana kalırsa Pazar günü berber ve kuaförlere getirilen yasak büyük bir hatadır. Yapılan bariz hatadan da dönüleceğini düşünüyorum.

Sen köşkünde bol bol gaz çıkarabilirsin

İyi Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, paranın kendisine verdiği güçle siyaset yapıyor. Lütfü Türkkan, vekillikten öte bir sosyal medya fenomeni. Mecliste soru önergesi hazırlayan kaliteli bir ekibi var. Ona lafım yok. Mecliste aktif gözüküyor. Ancak Lütfü Türkkan bugüne kadar İyi Parti’nin sırtında taşıdığı bir adam oldu. Genel Başkan Meral Akşener, zor günlerinde Lütfü Türkkan yanında durduğu için ona vefasını gösteriyor. Hala yanında tutuyor. Tabi Lütfü Türkkan’ın müthiş mal varlığı, zenginliği olmasa belki olayın seyri değişebilirdi. Yani aslında paranın var ettiği bir adam. Ve paranın var ettiği Lütfü Türkkan’ın şımarıklıklarını tüm kamuoyu biliyor. Hakkında dizi dizi haberler yapıldı. Şehit kaymakamın babasına, şehit yakınına (yapılan tahriklere rağmen) davranışları ortada. (Korumalarda aldığın güçle bir adamın kulağına ana avrat düz gitmen senin ne kadar pısırık bir o kadar da utanmaz bir adam olduğunu kanıtlar nitelikte.) Muhafazakar sağ seçmene hitap eden ancak bir taraftan da evinde transseksüel dansöz oynattırabilen bir adam Lütfü Türkkan. Ve Lütfü Türkkan yine çıkmış sanıyorum ki köşkünde yellenirken bir paylaşım yapmış. Diyor ki, “Gaz çıkarmak iyidir.” Bence de iyidir Lütfü bey, çıkarın siz de bol bol. Cumhurbaşkanı Erdoğan Karadenizde’ki toplam keşfedilen doğalgaz rezervinin 710 Milyar metreküpe ulaştığını duyurdu. Ve 2020’den bu yana Türk ve yabancı mühendisler Filyos’ta devasa bir tesis kurdu. Bu tesise kilometrelerce boru döşendi, denizin bilmem kaç metre altına girildi. Ey ülkeyi yönetmeye talip Lütfü Türkkan! Sen şimdi bu doğalgaz keşiflerini tiye alıyorsun ya… Bu Türkiye’nin malı olacak biliyorsun değil mi? AK Parti’nin değil. Doğalgaz rezervleri aktifleştirilince, Filyos’taki tesisler Türkiye’nin dört bir yanına dağılınca insan içine nasıl çıkacaksın? Tıpkı keşfedilen rezervin açıklandığı günkü gibi yine yüzün bir gram kızarmadan evinde yellenmeye devam edersin. İyi Parti’nin sırtında büyük bir yüksün. İnşallah İyi Parti seni Kocaeli’den aday göstermek gibi büyük bir hataya düşmez. Karıştığın skandallarla, yaptığın hareketlerle, söylediğin sözlerle Kocaeli’yi utandırıyorsun, utandırmaya devam ediyorsun. Bir gram da pişman olmuyorsun. Sıktın artık, bıktırdın artık. Ne halkta karşılığın var ne de teşkilatlarda. İyi Parti’yi aşağı çekmekten başka hiçbir şey yapmıyorsun. Ziraat Bankasından çektiğin 36 Milyon Dolarlık krediyi ödememek dahi utandırmıyor seni. Paranın tezahürüsün, başka hiçbir şey değilsin. İyi yellenmeler.

Yazının Devamı