Furkan Çalışkan

Furkan Çalışkan

“Aday olursam destekleyeceksin dimi?”

Medya, atışmayı, gerginliği, tarafların birbirine laf sokmasını sever.

Çünkü kavgada reyting vardır. Süt liman ilişkilerden pek hoşlanmayız.

Fakat geçirdiğimiz süreçte gördük ki; kavganın sürekliliği de kabak tadı veriyor.

Yazının Devamı

“Of” çekerek gittim, hayretle döndüm

Geçtiğimiz Perşembe günü Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Balamir Gündoğdu, , İzmit Körfezi Doğu Baseni Dip Çamuru Temizlik, Susuzlaştırma ve Bertaraf Projesindeki son gelişmelerle ilgili yerinde bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ın 5 yıllık vaatleri arasında yer almayan ancak herhalde uygulamaya koyduğu en büyük projelerden biri, İzmit Körfezi Doğu Baseni Dip Çamuru Temizlik, Susuzlaştırma ve Bertaraf Projesi.

Beş yıl sürecek projenin bütçesi 120 Milyon Dolar.

Yazının Devamı

Üç günde 100 bin!

Gölcük Belediyesinin düzenlediği 38. Kadırga Yayla Festivali geçtiğimiz cuma günü başladı, cumartesi açılış töreni gerçekleştirildi ve pazar gecesi sona erdi.

Tam 38 yıldır süregelen bir gelenek. Bende pazar günü saat 20:00 sıralarında Kadırga Yaylasına çıktım.

Yayla şenliğinde yaklaşık 4 saat geçirdim. Birkaç kelam etmek istiyorum.

Yazının Devamı

Lütfen camış gibi davranmayın

Kandıra’dan başkası değil.

Havalar ısındıkça biliyorsunuz ki Kandıra dolup taşıyor.

Yüzbinlerce yerli turist Kandıra’ya akın ediyor.

Yazının Devamı

Bırakın İzmit’i. İl teşkilatı görevden alınmasın da...

Öncelikle raporda yer aldığı şekliyle, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, “Liderlik Allah vergisi. Bu Tayyip bey de var. Fatih Erbakan’da yok. Numan Kurtulmuş’ta da yok. Erbakan’ın soyismi dışında ne getirisi var” demişse, çok hatalı, ittifakın ruhuna aykırı bir şekilde konuşmuş.

Tahir hoca, kendi bakış açısından kendi doğrusunu anlatmak istemiş olabilir.

Ancak lise birinci sınıfta matematik öğretmenimiz Çetin hoca ilk derste defterlerimize şunları yazdırmıştı:

Yazının Devamı

Yeni ve zorlu bir yolculuk

Abbas abi, geçtiğimiz hafta kurumumuza veda etti.

Kendisi kurumdan neden ayrıldığıyla ilgili gerekçelerini veda yazısında güzelce anlattı.

Açıkçası, ben kendisinden razıyım. Verdiği emeğe, mücadeleye, çalışmaya şahidim.

Yazının Devamı

Tahir hocanın kritik hatası

Gün boyunca sunumla ilgili onlarca haber yapıldığı için ben sadece en çok dikkatimi çeken bazı detayları maddeler halinde sıralayıp, sonrasında programla ilgili yorumlarıma geçeceğim.

- Seçim beyannamesinin yüzde 92’sini tamamlamış olmak, sanıyorum ki bir belediye başkanı için büyük bir keyiftir.

- Ağustos ayında başlayacak olan 250 bin binanın depreme dayanıklılık kontrolü kent adına çok büyük bir kazanım olacak. KBB ve Kocaeli İnşaat Mühendislerini şimdiden yapacakları hayati çalışma için kutluyorum.

Yazının Devamı

İzmit Belediyesinde ihale itirafları

İzmit Belediyesi, ihale işlerinde çok garip bir strateji izleyen bir belediye.

Bir ürüne iki katı fiyat ödeyerek aldıkları zaman, kendilerini savunmak için yarım saatlik basın toplantıları yapıp, hedef şaşırtıyorlar.

Yok Büyükşehir Belediyesinden AK Parti yöneticisi ihale kazanmış gibi gerekçelerle kendi girift ilişkilerini gizliyorlar.

Yazının Devamı

En büyük soruna Sakarya örneği

Kandıralı çiftçilerin yaşadığı bu zorluğu kamuoyuna anlatabilmek, çareler arayabilmek için Pazartesi akşamı Gündem Özel programında Kandıra Ziraat Odası Başkanı Erdal Çetin’i ağırladım.

İnanın çok faydalı bir program oldu. Kandıra’nın tarımına ilişkin oldukça önemli bilgilere sahip oldum. Çiftçinin gerçek sıkıntıları neler, onları öğrenebilme fırsatı yakaladım.

Kentimizin tarımına ilişkin bu yaklaşık 1 buçuk saatlik programı öne çıkan bazı başlıklar altında özetlemek istedim.

Yazının Devamı

Eşitlik değil, adalet istiyoruz

Eşitlikle adalet arasında dağlar kadar fark var.

Ben adalet istiyorum, eşitlik değil.

2019 yılından bu yana, toplumun çok büyük bir kesimini oluşturan sabit gelirliler zor günler geçiriyor.

Yazının Devamı

Kendi görse kendine ağlardı

“Furkan bey, merhaba. Ben Oral, Remzi Özkan’ın oğlu. Babamla olan ilişkinizi biliyorum, sizi severdi. Bu akşam Yahyakaptan Amfi Tiyatroda kendisi için bir anma programı düzenleyeceğiz Bizimle birlikte olursan çok seviniriz.”

Remzi abinin vefatı nedeniyle yapılacak anma programından haberdardım. Ancak Oral kardeşimizin beni aramasını pek ummuyordum. Hem mutlu oldum, hem hüzünlendim.

Akşam saat 20:00 gibi oradaydım.

Yazının Devamı

Tüpraş’ta yüzde 513 kar arttıran Koç, işçisine ne yapacak?

Güzelim kentin içinde patlamaya hazır devasa bir bomba.

Bu bombanın içinde can siperane çalışan en 1.600 işçi.

Yazının Devamı

Başkan şirazeden çıkmış

Başkan şirazeden çıkmış

Yazının hemen başında şirazesi kayma, şirazeden çıkmak tam olarak ne demektir önce bir bilgi verelim. Şirazeyi kaçırmak, şirazesinden çıkmak ya da şirazesi kaymak deyimi ise biz insanların dengesini yitirmesi, yanlış noktaları temel almaktan ötürü yanlış çıkarımlarda bulunması, kontrolünü kaybetmesi ve bir şeyi haddinden fazla yaparak ayarını kaybetmesi anlamına gelir. Konumuz ise Karamürsel’deki Semicenk konseri. Semicenk’in ismini öğreneli az bir zaman oluyor. Ancak şarkıları kulağımda, dinlediğim bazı radyolarda çok denk geldim. Tarz olarak da ne bileyim Uzi, Çakal gibi isimlere göre daha legal takılıyor. Şarkı sözleri daha kabul edilebilir. En azından bildiğim ve araştırdığım kadarıyla kısaca bunları söyleyebilirim. Bir diğer mesele ise belediye konserleri. Bizim belediyeler gençleri en çok konserle yakalıyor. Sonuçta konser olgusu da sosyal bir hayatın parçası. Çok büyük paralar harcanmadığı ve bölge halkı için krize yol açmadığı sürece neden olmasın, yapılabilir. Mesela önceden Fanta Gençlik Festivalleri yapılır, birkaç gün önemli isimler kente gelir, konser verir ciddi de ilgi görürdü. Artık yok. Konser bayrağını büyük ölçüde Büyükşehir Belediyesi devraldı. Semicenk dün Karamürsel’de konser verdi, alan hıncahınç doldu. Gece yarısı da bu konserle ilgili çok ağır, gerçekten çok ağır bir yorum yapıldı. Yorumu yapan ise İyi Parti Karamürsel İlçe Başkanı Orhan Kılınçsoy. Kılınçsoy sosyal medya hesabından aynen şunları yazdı: “Karamürsel konserlerini hapcılar mülteciler için yapan yerel yönetimlere teşekkür ederim Karamürsel’de gelen aile sayısı yüzde10 yazıklar olsun çok farklı aktiviteler yapılırdı ve Karamürsel halkı ve esnafı kazanırdı. Bu metciler ve hapcılar için yaptınız konser için teşekkür ederim.” Konserler yerine farklı aktiviteler yapılabilir mi? Evet, neden olmasın. Açıkçası Orhan Kılınçsoy’dan konser yerine bir organizasyon önerisi de beklerdim, ancak yapmamış. Konsere Karamürsel’den gelen aile sayısı yüzde 10 demiş. Sayın Kılınçsoy’un bunu detaylı bir araştırmaya dayandırdığını sanmıyorum ancak kabul edilebilir, sonuçta daha çok gençlere hitap eden bir isim konser veriyor. Hapçılar ve metçiler hatta mülteciler söylemi ise tam bir fecaat. İnsanlar diyor ki, “Ben de konserdeydim. Ben de mi hapçıyım, metçiyim?” Orhan Kılınçsoy az biraz tanırım, bu söylemin kendisine yakışmadığını belirtmek isterim. Ve tam da bu feci yorum sebebiyle diyorum ki, Sayın Başkan bu meselede şirazeyi biraz kaydırmışsınız. Siz bir ilçe başkanısınız. Böyle mahalle kabadayılarına dahi yakışmayacak yorumlar size hiç yakışmıyor. Biraz daha dikkat. Hatta bir büyüklük yapıp özür dileyebilirsin Sayın Kılınçsoy... Bu özür sizi yüceltecektir.

Büyükakın’ın flaş hamlesi

Yazının Devamı

Büyükakın’ın mesajı: Herkes ayağını denk alsın

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi koridorlarında bir süredir “değişim” konuşuluyor. Bunun da çeşitli sebepleri var. En tepesinden başlayalım. Valiler kararnamesi yolda, geliyor. Geçtiğimiz hafta bir haberimizde de yer vermiştik. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Balamir Gündoğdu’nun vali olarak atanması noktasında çok ciddi bir beklenti var. Eğer Sayın Gündoğdu vali olarak atanırsa... Yeni Genel Sekreter kim olacak? Genel Sekreterler belirlenirken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da etkisi olduğunu biliyoruz. Ancak kurum içinden atanma ihtimali nedir? Atanırsa kim atanır? Mesela Genel Sekreter Yardımcılarından Hasan Aydınlık’ın isminin zikredildiğini çok duydum. Ama bilemeyiz. Bunların tümü aslında dedikodu. Büyükşehir koridorlarında değişim dedikodularının ana nedenlerinden biri de aslında seçim dönemine de dayanıyor. Çünkü geride kalan seçim sürecinde birçok bürokrat tabiri caizse hayalet gibiydi. Açın sosyal medyalarını bakın. Seçim sürecinde Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin, Başkan Tahir Büyükakın’ın dahi gönderilerini paylaşmayan, sosyal medyada hiç etki göstermeyen, seçim sürecinde hiçbir taş koymayan onlarca bürokrat var. Bu durum birçok belediye çalışanının da dikkatini çekmiş. Ve bu meseleler sürekli olarak belediye koridorlarında konuşulmuş. Belki de bazı isimler olası bir iktidar değişikliğine karşı pozisyon almak ya da ortada durmak istemiş de olabilir. Bilemiyoruz. Bizim bilmediğimiz daha birçok konu nedeniyle Büyükşehir koridorlarında değişim konuşuluyordu. Bugün de çok bomba bir gelişme gerçekleşti. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanı Ahmet Çelebi, Başkan Tahir Büyükakın’ın en yakın çalışma ekibindendi. Çelebi, Büyükakın’ın Bilecik Valiliği döneminde de çalışma arkadaşıydı. Büyükşehir Belediyesinden ayrılıp, Bilecik’e gitmişti. Tahir Büyükakın’la beraber de Kocaeli Büyükşehir Belediyesine dönmüştü. Çelebi, Büyükakın göreve geldikten sonra Daire Başkanı olarak görevlendirdiği ilk isimlerden biriydi. Ancak tam da değişim rüzgarlarının konuşulduğu bu dönemde Tahir Büyükakın ilk olarak Ahmet Çelebi’nin istifasını istedi. Bugün de Çelebi, daire başkanlığına veda etti, herkesle helalleşti. Ayrıca Büyükşehir Belediyesinde böyle gelişmeler genelde cuma günü yaşanırdı, araya hafta sonu girsin, dedikodular biraz sonra ersin diye. Ulaşım Daire Başkanlığında yaşanan hadisenin bugün yani haftanın hemen hemen başında gerçekleşmesi benim ayrıca dikkatimi çekti. Tahir başkan bana kalırsa burada çok net bir mesaj verdi. Dedi ki, herkes ayağını denk alsın. Kimde bir yanlış, bir hata görürsem affetmem. En yakınımdaki isim bile olsa, teşekkür eder gönderirim. Tabi tüm bu yazdıklarım benim hayal dünyama ait düşünceler de olabilir. Belki de Ahmet Çelebi, gerçekten sağlık sorunları nedeniyle istifa etmiştir. Kim bilir...

Çıkıyor çıkmasına lakin...

Asgari ücretteki artışı uzun uzun anlatmaya gerek yok diye düşünüyorum. Türk halkı olarak bir fiyat istikrarsızlığı sarmalı yaşıyoruz. Fiyatlar sürekli oynuyor: Yükseliyor. Yükseldiği gibi düşmüyor. Hep yükseliyor. Bugün açıklanan karar ile asgari ücret 11.402 TL’ye yükseldi. Allah bereket versin. Fakat bugün Türkiye genelinde en çok mesaiyi mağazalarda, marketlerde, orada burada, artık nerede çalışıyorlarsa... En çok mesaiyi etiket değiştiren personeller yaptı. Yani herkesin ve her kesimin bildiği gibi... Fiyat istikrarını sağlayamaz, piyasayı kontrol altına alamaz isek asgari ücret 21.402 TL olsa da bir şey ifade etmez.

İPUCU

Bütün bulanıklıkları durultmak istersen kendi ruhunu tasfiye et. Halk, ister istemez durulur. İnsan temiz olmayan şeyleri su ile yıkayıp temizler; eğer su kirlenirse o ne ile ve nasıl temizlenir?

Yazının Devamı

Parti memurları

İnsanın bir görüşü, bir tarafı olur. Davası olur. Olmalıdır da. Kendi adıma konuşacak olursam, tabi ki benim de var. Ama bir de benim tarafsız kalabilmek gibi bir sorumluluğum da var. Bahsettiğim sorumluluğu yerine getirebilmek de çalıştığım gazetede her görüşe yer verebilmekten geçiyor. Bugün terörle bağlantısı olmayan her sese bu gazetede yer veriyoruz. Vereceğiz de. Kendi fikri dünyama uymayan görüşlere de gönül rahatlığıyla yer veriyorsam, sansür uygulamıyorsam, habercilik noktasında herkese eşit bir şekilde yaklaşabiliyorsam benim açımdan sorun yok demektir. Kazandığım parayı da kendi görev alanım içerisinde çalışarak kazanıyorum. Özetle, içim rahat. Şuna geleceğim... 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda der ki; “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.” Memur, maaşını devletten alır. Hayatı devlet güvencesi altındadır. Yüz kızartıcı bir suç işlemediği sürece devlet memuruna ölene kadar bakar. Günümüz Türkiye’sinde memur asla şunu düşünmez: Ya acaba bu ay maaş zamanında yatacak mı? Mesela bir memur şunu da düşünmez: Ya son dönemlerde iş yerinde sıkıntılar var. Önümüzdeki ay ne olur belli olmaz. Ben kendi tedbirimi almaya bakayım.. Memur şunu da düşünmez: Ya ben bu sene yıllık iznimi rahat bir şekilde kullanabilecek miyim acaba? Ama şunu düşünür memur: Aralık ayından tatil paketini alalım ağustos için, ucuz olur. Ya da şunu düşünür memur: Şu hisse ne kadar yükselir? Bu hisse taban yapmış acaba girsek mi? Bilmem kaç x yapar mı? Memur 5 gün çalışır, maaşı Türkiye ortalamasına göre iyi sayılır. Hafta sonları dinlenir. Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde devlet memuruna verdi de verdi. Verdi de verdi. Memur parayı devletten alıyorsa, bu imkanları devlet veriyorsa hizmeti de devlete yapacak. Memur, siyasi parti başkanlarının arabasında korumalık yapmaz. Memur, siyasi partilerin yöneticiliklerini yapacağım diye helaline haram karıştırmaz. Memur, devletinin kendisine verdiği işe sahip çıkar. Helal kazanır, helal yaşar. Şaibeli işlere bulaşmaz. Eğer memur bu yapmaz dediklerimizi yapıyorsa, en başında kendisine güvenenlerin yüzünü kara çıkarır. Devletine yanlış yapmış olur, verdiği sözden kopmuş olur. Herkes unutur ama devlet unutmaz. Gün gelir devlet adamı çarpar. Demedi demeyin...

Fikri Işık ne dedi?

Kocaeli siyasetine damga vurmuş figürlerden biri hiç kuşkusuz Fikri Işık. AK Parti’de teşkilatçılık başarını ispatlamış, il başkanlığı, milletvekilliği, Bilim, Sanayi ve Teknoloji ile Milli Savunma Bakanlığı yapmış, Başbakan Yardımcılığına kadar yükselmiş bir aktör Fikri Işık. Pazartesi sabahı Fikri Işık Maide Restoran’da bir basın toplantısı düzenledi. Aktif siyasette kesintisiz 16 yılın ardından 50 kişinin üzerindeki medya ordusunun karşısına çıkıp, “Fikri Işık bu soruya alınır, gücenir demeden istediğiniz soruyu sorabilirsiniz” dedi. Zaten konuya ilgili isimler haberleri takip etmiştir diye düşünüyorum. Fikri Işık’ın bende bıraktığı izlenim ise şuydu. Evet, aktif siyasette olmayacak. Ancak bu kesinlikle bir son değil. Fikri Işık’ın basın toplantısında anlattığı şeyler bana aşağıdaki cümleleri düşündürttü: - Ben hiçbir zaman partimi, davamı satmadım. Sağa sola oynamadım. - Kızdığım, itiraz ettiğim şeyler oldu. Ancak bu davaya halel getirecek bir hamle yapmadım. - Aktif siyaseti bıraksam da siyaseti bırakmam mümkün değil. - Artık siyasette bir abi konumundayım. Dizayn etmem, sözümü geçirmeye çalışmam. İstişare edilirse hay hay... Tüm fikirlerim partime açıktır. - Göreve talip olmam, görev beklemem. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir talebi olursa da itiraz etme şansım yok. Kollarımı sıvar, üzerime düşeni yaparım. - Siz belki görmediniz, bu kardeşiniz Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında da Milli Savunma Bakanlığında da bu ülkenin yerli ve milli kalabilmesi için çok mücadele ettim. Bana duyduğunuz güveni boşa çıkarmadım. - Benim alnım ak. 41 yıldır ticaretle uğraşıyoruz. Artık o işlerle daha fazla ilgileneceğim. Yine Yürüyüş Yolunda yürüyeceğim. Yüzyüze bakmaya devam edeceğiz. Evet, Fikri Işık bana bunları düşündürttü. AK Parti siyasetinde yeni bir ağabey figürü doğdu. Teşkilat nedir, siyaset nasıl yapılır, bu kentin dinamikleri neler, kimlere nasıl gitmeli, kimleri nasıl alttan almalı, kime nasıl yaklaşmalı... Aklınıza siyaseten ne gelirse. Yalayıp yutmuş bir isim. AK Parti’nin yeni sürecinde Fikri Işık, en çok fikri alınan isimlerden biri olacaktır. Kıymeti bilinmeli.

İpucu

Doğru kıyafet ve doğru renk seçimi, propaganda aracı olarak kitleleri etkileme noktasında oldukça önemlidir, ama her şey değildir. Unutmayın, kişi kıyafetiyle ağırlanır, fikriyle uğurlanır…

Yazının Devamı

“Kadınları sahiplendirecekler” yalanı

Türkiye’de terörle mücadele konusundaki en önemli samimiyet turnusollarından biri Hüda Par meselesi oldu. Hizbullah ile ilişkilendirilen Hüda Par, defalarca kendini savundu. Biz Hizbullah’ın devamı falan değiliz dediler. Ancak kimse duymadı ya da inanmak istemedi. Hizbullah’ın 2000’ler sonrasında herhangi bir şiddet eylemi yapabildiğine bizler şahit olmadık. Üstelik, Hüda Par 19 Aralık 2012’de kuruldu. Bugün aleni PKK siyaseti izleyen, PKK ile arasına hiçbir mesafe koymayan, biz sırtımızı PYD’ye dayadık diyen siyaset yapıcıların bulunduğu HDP yeni adıyla YSP, (Bunlar da örgüt gibi. Sürekli harf değiştiriyorlar) meclise 62 vekil sokarken demokrasi naraları atanlar, HDP’yi güzelleyenler, sevimlileştirenler, Hüda Par’ın 4 vekiline takmış kafayı. Nokta TV’deki canlı yayınlarımızda da dile getirdim. Eğer biz bugünü yani 2 Haziran 2023 için konuşuyorsak; Türkiye için PKK Ağrı Dağıysa, Hizbullah meselesi yoldaki tümsek bile değildir. Bu sebeple PKK’ya kol kanat geren, yıllarca Kürt seçmeni, Kürt kardeşlerimizi kandırarak vahşi bir politika izleyen HDP’yi güzelleyenler, Hüda Par meselesinde terör-samimiyet denkleminde sınıfta kaldı. Hüda Par bugünden itibaren bir terör eyleminin içinde yer alsın, HDP gibi bölücülük yapmaya çalışsın, çıksın genel başkanları Zekeriya Yapıcıoğlu, Selahattin Demirtaş gibi, “Türkiye 25 eyalete bölünecek” desin gelin hep birlikte Hüda Par’ın karşısına dikilelim. Ama bunu içi boş, düşmanlık tohumları eken algılarla yapmayın. Olanı konuşun, olanı. Başımızla beraber. Ancak bu memlekette baş bölücüleri görmezden gelip, koruyup kollayıp, onların gönlünü kırmamak için mücadele verip de Hüda Par’a sadece sallayarak vatansever olamazsınız, bunu da biliniz. Şimdi, seçim sürecinde işlenen bir yalanı deşifre edelim. Ne de olsa seçim geçti, yandaş ilan etmezsiniz değil mi? Ne demişti Kemal Kılıçdaroğlu? “Kadınlara eşya gibi bakıp, onları sahiplendireceğini söyleyenlere...” Ne demişti Meral Akşener, “Hatta sahiplendirilmeyi reva görenleri seçeceksiniz...” Peki... Hüda Par ne dedi, bileniniz var mı? Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, toplumda sosyal adaleti sağlayacak harika bir fon kurulmasını önerdi. Bakın Yapıcıoğlu aynen şunları söylüyor: “Mirasçısı olmadan vefat etmiş kişilerin bıraktığı miras devlet hazinesine değil, fakirlere bırakılmalı. Ya da sadece fakir gençlerin evlendirilmesi, yalnız yaşayan kadınların sahiplenmesi ve yetimlerin bakımı gibi alanlarda kullanılmak üzere oluşturulacak bir fona devredildisin. Biz diyoruz ki, devlet bir fon kursun. O fonda bir para birikmesi için bir kaynak öneriyoruz. Nedir o kaynak? Geride mirasçı bırakmadan vefat eden insanların mirasları o fona aksın, başka kaynaklarla da o fonu besleyelim. Bunu niçin kullanalım? Bunu devlet eliyle oluşacak bir fon olacak. Geriye bir mirasçı bırakmadan vefat edenlerin mirasları o fona gitsin. Bu da şu işler için kullanılsın: maddi imkansızlık nedeniyle evlenemeyen gençlerin evlendirilmesinde, yalnız yaşayan ve kimsesiz kadınların desteklenmesinde. Yani sahiplenme burada ifade ettiğimiz anlamdadır. Arka çıkma, destek olma.” Evet, işte tam da bu cümleleri muhalefet çıktı, “Kadınları sahiplendirecekler” diye sattı. El insaf, el vicdan, el izan. Şimdi yine Kemal beyin ve Meral hanımın Hüda Par’a karşı yürüttüğü ‘terörist’ propagandasıyla ilgili yine Zekeriya Yapıcıoğlu’nun ağzından çıkmış ve tabi ki cevap gelmemiş sözlere bakalım mı? Şunu diyor Yapıcıoğlu: “20 yıl önce yaşanmış bir olaydan siz Hüda Par’ı nasıl sorumlu tutarsınız? Neymiş, biz teröristmişiz. Öyle mi? Çok değil, 2022 yılının 27 Şubatında, Rahmetli Erbakan Hocanın anma programında. Bizi davet ettiler. Gittik. Erbakan hocayla ilgili birkaç kelam ettik. Kemal efendi, sen orada oturuyordun. Madem ben teröristtim neden beni alkışladın? Yoksa o zaman bilmiyor muydun? Meral hanım, çok değil. 2021 yılında, genel merkezinizde. Bizim o zamanki genel başkanımızı ağırlarken. Hoş geldiniz, şeref verdiniz derken terörist değildik de Recep Tayyip Erdoğan’a destek açıklaması yaptıktan sonra mı terörist olduk? Ne fark var? Madem biz teröristtik nasıl bizi ağırlamaktan şeref duydun? Aslında onlar da çok iyi biliyorlar. Hüda Par’ın hiçbir yasa dışı işi olmadığını çok iyi biliyorlar. Ancak Pensilvanya ve Kandil’le işbirliklerine bir şal örtmek için sabah akşam Hüda Par. Yetmiyor beyler. Sizin bu tedbiratlarınız, sizin karıştığınız haltların üzerini ötmeye yetmeyecek. Milleti aptal yerine koymayın.” Ahhhh ah. Söylenecek çok şey var. Ama beni en çok kahreden; bu vatanı bölmeye çalışan, bunu açık açık ifade eden Selahattin Demirtaş, HDP’nin tepedeki terör sempatizanı yöneticilerine gösterilmeyen tepkiler, oluşturulmayan kin bu insanlara karşı oluşturuldu. Hayatımda daha rezil bir siyaset kurgusu hiç görmemiştim. Hiç unutmayacağım. Bu asırlık bir utanç vesikasıdır. Ayrıca bu yazı bir Hüda Par’ı savunma yazısı değildir. Yalan siyasete karşı yazılmış bir isyan yazısıdır. Yalanla kitleleri bir yere kadar kontrol edebilirsiniz. Ancak gerçek bir gün ortaya çıkacaktır. Yazımı Kemal Kılıçdaroğlu’nun duasıyla bitirmek istiyorum. “Ben iftiraya uğramaktan yoruldum, bu bana iftira atmaktan yorulmadı. Sen kimin temiz, kimin kirli olduğunu herkese göster ya Rabbi. Amin!”

İPUCU

Artık her köşe yazımda İpucu adını verdiğim bölüme yer vereceğim. Maksadımız iyi bir insan olabilmek. İşimizi doğru ve düzgün yapmak için hem kendimize hem de okurlarımıza hatırlatma yapabilmektir. Buyurun ilk ipucumuz... - Olağanüstü durumlarda başta siyasetçiler ve gazeteciler olmak üzere, herkesin sorumluluk bilinciyle hareket edip halkta korku ve paniğe sebebiyet verecek her türlü davranıştan uzak durması gerekir....

Yazının Devamı

Acı bir yazı ve şimdi cesurların konuşma zamanı

Pandemi, gıda krizi, ekonomik buhran...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a vız geldi, tırıs gitti.

Erdoğan’ın karşısında çığ gibi büyüyen Kemal Kılıçdaroğlu önderliğindeki birleşik muhalefet, 2014’te ne oy alıyorsa, 2023’te de aynı oyu aldı.

Yazının Devamı

Büyükakın’a “Pişman mısın?” diye sordum

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a deprem bölgesinden rekor oy çıktı. Bunun nedenini anlayamamakla ilgili kimsenin bir problemi yok diye düşünüyorum. Çünkü sosyal medyada depremin ilk günlerinde, “Burada devlet yok, hiçbir şey yok” algısı yapılmış ve sanki insanların aklında bu söylenenler tamamen gerçekmiş gibi kalmıştı. Halbuki her yere zamanında ulaşmada eksiklikler olsa da devlet oradaydı. Devletin orada olduğunu söyleyenler yandaş ilan etse de evet, devlet gerçekten oradaydı. Devlet oradaydı ki bugün deprem bölgesinde Erdoğan rekor bir oy almayı başarabildi. Ve sonra sosyal medyada müthiş bir linç başladı depremzedelere karşı. “Demek ki ölülerini iyi gömmüşler” diyen mi dersin, “Gebersinler” diyen mi dersin, “Haram zıkkım olsun” diyen mi dersin...

Ahlaksızlık ve insafsızlıkta sınır tanımayan bir güruh, ağzına geleni söyledi depremzedelere karşı. Orhan Gencebay’ın dediği gibi, gönüllerde bir dil yarası açıldı. Biliyorsunuz, temeliyle dalga geçen bir Defne Devlet Hastanesi vardı. Başta İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener olmak üzere muhalefetin önde gelen simaları, atılan göstermelik temel yüzünden hükümeti yerden yere vurmuştu. 48’nci günün şafağında güneydoğuya baktığımız zaman devletin söz verdiği gibi hastaneyi tamamladığını da gördük.

Ayrıca Defne’de neler yapılmadı ki? Kocaeli Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere ilçe belediyelerimiz o bölgede kamp kurdu. Her belediye ayrı ayrı görevler üstlendi. İlaçlamalar yapıldı, sokaklar temizlendi. Her türlü belediye hizmeti bizzat Kocaelili belediyeler tarafından verildi. Sahra hastanesi kuruldu Hatay Defne’ye. Konteynır kentler, çadır kentler oluşturuldu. Defne’ye erzak yağdı. Aç, susuz kimse bırakılmadı. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Peki Erdoğan Defne’de ne kadar oy aldı? Defne’de Kemal Kılıçdaroğlu 80 bin 229 oy ile yüzde 90,41’lik oy oranına ulaştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise yalnızca 7 bin 461 oy alabildi ve yüzde 8,41 gibi en düşük oy oranına sahip ilçelerden biri oldu Defne. Aslında böyle bir köşe yazmayı hiç düşünmüyordum, ancak sosyal medyada hala depremzedelerle ilgili aptal aptal şeyler yazıldığını görünce, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ı aradım. Büyükakın’a Defne’yle ilgili zaten bildiği detayları hatırlattıktan sonra, “Pişman mısın?” diye sordum. Büyükakın şunları söyledi:

Yazının Devamı

CHP Kocaeli’de neden umduğunu bulamadı?

Geçtiğimiz Pazar günü tarihin seçimini yaşadık. Meclisteki tablo netleşse de Cumhurbaşkanımız henüz belli olmadı. AK Parti’yle ilgili değerlendirme yazımda yazdıklarımı tekrarlamak istiyorum. “Cumhur İttifakının karşısında çok büyük bir blok vardı. Altılı Masa’nın yanı sıra açık HDP ve bileşenlerinin desteği, Millet İttifakını ‘seçimi aldık’ havasına sokmuştu. Öyle ki yüzde 60’ları konuşan, nereden böyle bir hisse kapıldığını anlayamadığım o kadar çok insan vardı ki. Yankı odasındalardı, seçimde gerçekle yüzleştiler. Seçimlerin genel analiziyle ilgili söylenecek çok şey var. Kılıçdaroğlu’nun neden kaybettiğine dair sarf edecek çok söz var. Belki bir başka yazıda.” Şu bilgileri de tekrar verelim: Kocaeli’de 2018 yılındaki genel seçimlerde seçmen sayısı 1 Milyon 336 bin 401’di. 2023 genel seçimlerinde kentimizin seçmen sayısı ise 1 Milyon 515 bin 27’ye yükseldi. İki seçim arasındaki seçmen sayısına baktığımız zaman bu seçimde 178 bin 626’lık bir fark olduğunu görüyoruz. CHP Kocaeli’de 2018 yılındaki genel seçimlerde yüzde 20,1’lik puan ile 243 bin 606 oy almış. Pazar günü ise CHP 336 bin 239 oy aldı, yüzde 24’lük bir oy oranına yakaladı. CHP’nin aldığı oyun içinde masabaşında kurgulanan siyasi mühendisliğe göre Saadet Partisi, Deva Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Partinin de oyları da var. CHP Kocaeli’de milletvekili sayısını arttırdı diyemeyeceğim. Çünkü zaten 3 vekil çıkarmıştı, bir vekil bu seçimde Saadet Partisine ikram edildi. CHP listesi 4 çıkarsa da yine 3 vekili var. Peki CHP’deki eksikler nelerdi? Örgütler neler söylüyor? Biraz onların üzerinde durma zamanı.

KILIÇDAROĞLU CHP’Sİ CHP’nin milletvekili aday listesi aslında çok büyük bir krize yol açmalıydı. Partililer tarihin seçimine gittiklerini bildikleri için ses etmedi. Öncelikle şunu da söylemeliyim. CHP çok uzun zamandan bu yana biat kültürünün esiri bir parti haline geldi. Evet, CHP’liler itiraz eder, konuşur. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu döneminde yavaş yavaş partililerin söylediğinin hiçbir önemi kalmadığını görmeye başladık. Diktatörlük ağır bir ifade olsa da CHP ciddi manada bir diktatöryel yönetime doğru gidiyor. Bugün Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı seçimini yeniden kaybetsin, kendi istemediği sürece mevcut delegasyon ve yazılan milletvekilleri sayesinde, bir Allah’ın kulu kendisini Genel Başkanlık koltuğundan kaldıramaz. CHP’nin milletvekili aday listesi de aynı bu tepeden inme genel merkez siyasetine göre yapıldığı 100 kilometre öteden belli.

GÜRCÜ-ALEVİ CHP’nin milletvekili aday listelerinde uzun yıllardan beri aynı denklem var. Bir Gürcü, bir Alevi listenin banko ismi. Uzun zamandan bu yana CHP’nin milletvekili aday listesinde seçilebilecek sıradaki iki isim Gürcü ve Alevi’dir. Kocaeli’deki nüfus popülasyonuna baktığımız zaman geçerliliği olmayan bu denklem yıllardan beri sürdürülüyor. Hikmet Erenkaya, Mehmet Hilal Kaplan, Haydar Akar ve Tahsin Tarhan’dan şimdi de Muhip Kanko ile Harun Yıldızlı ile bu denklem sürecek. Burada kişilerin bir önemi yok, anlayışa yönelik eleştiriler var. Örgüt de bu denklemden sıkılmış, ben şimdiden söylemiş olayım.

Yazının Devamı

AK Parti Kocaeli hedefe neden ulaşamadı?

Türkiye tarihi bir seçim gerçekleştirdi. Cumhur İttifakının karşısında çok büyük bir blok vardı. Altılı Masa’nın yanı sıra açık HDP ve bileşenlerinin desteği, Millet İttifakını ‘seçimi aldık’ havasına sokmuştu. Öyle ki yüzde 60’ları konuşan, nereden böyle bir hisse kapıldığını anlayamadığım o kadar çok insan vardı ki. Yankı odasındalardı, seçimde gerçeği gördüler. Seçimlerin genel analiziyle ilgili söylenecek çok şey var. Kılıçdaroğlu’nun neden kaybettiğine dair sarf edecek çok söz var. Belki bir başka yazıda. Öncelikle şunu söyleyeyim; 21 yıllık yorgun bir AK Parti iktidarının, ekonomideki tüm bunalıma, karşı tarafın komple kenetlenip karşısına rakip olarak çıkmasına rağmen kurduğu ittifakla kendi partisindeki erimeye rağmen mecliste ipi göğüslemesi, hem Erdoğan hem de AK Parti adına bırakın filmini, 30 bölümlük belgesel çekilmese gereken muhteşem bir başarıdır.

OYLAR KORUNAMADI Ben bugün Kocaeli’ye bakmak, AK Parti’nin Kocaeli’deki durumunu sorgulamak istiyorum. Yazıya geçmeden önce şu bilgileri de verelim. Kocaeli’de 2018 yılındaki genel seçimlerde seçmen sayısı 1 Milyon 336 bin 401’di. 2023 genel seçimlerinde kentimizin seçmen sayısı ise 1 Milyon 515 bin 27’ye yükseldi. İki seçim arasındaki seçmen sayısına baktığımız zaman bu seçimde 178 bin 626’lık bir fark olduğunu görüyoruz. AK Parti Kocaeli’de 2018 genel seçimlerinde 585 bin 257 bin oy almış, yüzde 48,3’lük bir yüzdeye ulaşmıştı. Bugünkü rakamlara göre AK Parti Kocaeli’de 556 bin 488 oy aldı, yüzde 39,7’lik bir yüzdeye ulaştı. AK Parti iki vekil birden kaybetti. Hem 7 vekil sayısı 6’ya düştü, hem de en büyük iddiası artı bir vekili alamadı. Bildiğiniz gibi AK Parti İl Başkanı Şahin Talus, yüzde 62’lik Erdoğan oyu, 8 milletvekili hedefi koymuş ve 626 bin 600 oy alabileceklerini ifade etmişti.

EN BAŞTA LİSTE AK Parti’nin bugün seçimde yaşadığı en büyük zorluk ekonomideki bunalımdı. Bu bunalım da etkisini gösterdi. Millet Erdoğan’a teveccühünü gösterdi fakat AK Parti üzerinden cezayı da kesti. İsmi şaibeli işlere bulaşmış, AK Partili görünen AKP’liler nedeniyle parti hırpalana hırpalana oy oranları düştü. Bunlar gerçek, ancak Kocaeli ölçeğinde de oy düşüşlerinin nedenlerini biraz irdelemek gerek diye düşünüyorum. Ve bugün herkes, AK Parti’nin Kocaeli’de 7 milletvekilini koruyamamasının en büyük nedeni ortaya koyulan aday listesi olarak yorumluyor. Bunun nedeni de adayların problemli olması değil. Sizi 2019’a götürmek istiyorum, yerel seçimlere. AK Parti İzmit’i kaybetti. Parti içerisinde bir cenah ihaleyi dönemin İl Başkanı Abdullah Eryarsoy’a yıktı. Bir cenah ise aday Sibel Gönül’ün yetersizliğini ifade etti. Bu iki isme tüm fatura kesildi, üzerine düşünülmedi. Genel merkez de yaşanan bu problem ile ilgili yeterli araştırmayı yapmadı, nedenleri sorgulamadı. Geldiğimiz noktada AK Parti Kocaeli Milletvekili Aday Listesi, en başta teşkilatları memnun etmedi. Teşkilatlar da listeyi sahada yeterince anlatamadı, insanları ikna edemedi.

Yazının Devamı

Erzurum provokasyonu

...

Öyle bir seçim dönemi geçiriyoruz ki; Allah bize tekrarını bir daha yaşatmasın. Öncelikle, sokaktaki şiddet kimden gelirse gelsin, karşıyım. Kitleleri böylesine sıkıntılı dönemlerde kontrol altında tutmak gerekiyor. İtidalli olmak lazım, insanları tahrik etmemek lazım. Gelelim İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitingine. Öncelikle vicdanlara şunu soruyorum. Korsan miting ile ilgili tüm yargıyı CHP’lilerin olduğu yere atılan taş üzerinden mi yorumlayacağız? Mümkün değil. Bir, Ekrem İmamoğlu milliyetçi seçmenin gözünde düşmüş bir durumdadır. Kendisinin Selahattin Demirtaş konusundaki hassasiyeti, niyeti, söylemleri ortada. Selahattin Demirtaş’ın PKK ile ilişkisini söyleyip yazıyı gereksiz uzatmaya da gerek yok. İnsanlar artık sizi farklı görüyor Sayın İmamoğlu. Bu farklılığı söylemlerinizle siz oluşturdunuz. Buna göre yaşamayı ve hareket etmeyi işinize geldiği zaman biliyorsunuz aslında. Van’da hareketleriniz ile Erzurum’daki hareketleriniz bir değil. Kabullenmelisiniz. İki Ekrem İmamoğlu’na miting için o alan verilmemiştir. Miting alanları önceden belirlenir, etrafında ona göre bir güvenlik çemberi oluşturulur. Ancak siz bile isteye bunları yok sayıp, alikıran başkesenlik yapıyorsunuz, pişkince. Üç, Ekrem İmamoğlu’nun 5-6 dakikalık konuşmasını dinlediniz mi? Millet İttifakını anlatacağına, ülkeyi nasıl yöneteceklerini anlatacağına oradaki kitleyi hedef alan, sinir uçlarına dokunan konuşmalar yapıyor. Ve bu insanlar kabul et ya da etme, sana öfkeli. Her iki kitle de hareket etmiş. CHP saflarından da taşlar atılıyor, diğer taraftan da taşlar atılıyor. Her ikisi de videoyla sabit. Tam tansiyon bu kadar yüksekken Ekrem İmamoğlu kitleye, “Sizler burada elinde Türk bayrağı olan insanlara taş attınız. Sözümona milliyetçilik üzerinden insanlara taş attınız. Türk bayrağı taşıyan insanlara hakaret ettiniz” diyerek olayları körüklüyor. Zaten 5-6 dakikalık kısa kürsü konuşmasında da karşı kitleyi hedef alarak konuşuyor, aldatılmış diyor, pişman olacaklar diyor. Yahu adamlar orada ve seni protesto ediyorlar. Sen kiminle dans etmeye çalışıyosun? Ne yapmayı hedefliyorsun? Bir ara ekonomiye girdiğinde, “Oh” demiştim ancak tekrar dönüp hem kitleyi hem polisi hedef alıyor. Bir devlet adamı böyle bir ortamda bu provokasyonun oluşmasına zemin yaratmaz. Ekrem İmamoğlu o zemini yaratmaktan bir adım geri durmamıştır. Mağduriyet siyasetinin lezzetini saçma sapan bir şekilde iptal edilen edilen ikinci İstanbul seçimlerinde almış İmamoğlu’nun yaşananlardan oldukça keyifli olduğunu düşünüyorum. Tıpkı ceza aldığında İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile sevinç kucaklaşması yaşadığı gibi mutludur Sayın İmamoğlu diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Tam Ekrem İmamoğlu’nun otobüsünün hareket ettiği ve TOMA’nın kalabalığı dağıttığı anlarda hala otobüsün içinden yukarıda belirttiğim sözleri söylemeyi ne kadar masum bulabilirim? Seçime kalmış bir hafta, CHP’li kitle de AK Partili de İyi Partili de MHP’li veya başka partili herhangi bir kitle. Seçim bu kadar yaklaştığı zaman provoke edilmeye çok müsaittir, sinir uçları çok daha hassastır. Bu sinir uçları kaşınmamalıdır ve bu partiler üstü bir hadisedir. Taş atan CHP’li de suçludur, oradaki kitlenin içindeki vatandaş da suçludur. Ama Sayın İmamoğlu da suçludur. Ve İmamoğlu bu üçlü arasında olayın çıkmasına mahal vermeyecek tek seçenektir. Polis dediğinizi duyar gibiyim. Eğer bu polis koruması meselesinde samimi olunsa, en başında korsan miting yapılmaz, insanlar böyle kaşınmazdı. He bu arada, aynı gün Bursa'da HDP'liler tarafından AK Parti standındaki insanlara saldırıldı. Muhtemelen haberiniz olmamıştır, söyleyeyim dedim.

KILIÇDAROĞLU AZERBAYCAN'I DEĞİL İRAN'I SEÇTİ

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Zengezur Koridoru meselesinde nasıl hareket edeceğini merak ediyordum. Hatta Nokta TV’deki seçim Özel programında da bunu dile getirmiştim. Sağ olsun Kemal bey, beni aydınlattı. Kemal bey dün Twitter’da kameraların karşısına geçti. “Bugün hayatımın en önemli projesini açıklıyorum” diyerek söze başladığında hayli meraklanmıştım. Ancak Kemal bey hayatının en önemli projesini bir katron kağıt üzerinden, üç beş noktayla anlatmaya çalıştı. Sadece bu görsel bile tarihin projesiyle ilgili ne kadar gayriciddi bir çalışma ortaya koyduğunu ifade etmeye yetiyor. Kemal beyi dinlerken sanki Kuruçeşme tramvay projesi anlatıyormuş gibi bir hisse kapıldım. BBC’ye konuşup Türkiye’nin batıyla ilişklerini önceleyeceği vaadini veren Kemal bey, Türk Dünyası konusunda da tercihini İran’dan yana kullandı. Sevgili Kemal bey, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun bazı ‘İrancı’ tutumlarını biliyoruz. Ancak siz, Türk Devletlerini birbirine bağlayan o yolu nasıl tutup Azerbaycan yerine İran’dan geçiriyorsunuz? Hem de İran’da Tahran ve Tebriz’de durak işaretlemişsiniz. Memleketim adına, Türk Devletleri Teşkilatında çok büyük bir gelecek gören bir vatandaş olarak üzüldüm. Azerbaycan’ı saf dışı bırakıp, İran’dan bu koridoru geçirmek. Sevgili Kemal bey, Türk Devletleri Teşkilatının ismi daha önceden Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi idi. Türkiye ve Azerbaycan’ın 2020’deki Dağlık Karabağ savaşındaki başarısının ardından 12 Kasım 2021’de isim Türk Devletleri Teşkilatına döndürüldü. Aslında sadece bu ufak nüansı görseniz, meseleyi kavrayacaksınız. Ancak siz bunun yerine Türk Devletleri Teşkilatına bir İran deliği açmak istiyorsunuz. “Ne Batı ne Doğu, bu Türk'ün Yolu” başlığı altında Azerbaycansız ve İranlı bir fotoğraf çiziyorsunuz. Pes. Üzgün ve bir o kadar da kızgınım. Gerçi kızmama ve üzülmeme de gerek yok. Zaten CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünalçeviköz, “Maalesef Azerbaycan'a yardım ettik” şeklinde beyanat vermişti. Benimkisi de laf. Ha bu arada... Kılıçdaroğlu bu projeyi açıkladıktan sonra Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu şunları söylemiş: “Günaydın. Sen treni kaçırmışsın. Çin seferlerimiz 2 yıldır devam ediyor. Marmaray ve Bakü-Tiflis-Kars Hattı ile Londra’dan Çin’e kesintisiz demiryolu hattını, Yeni İpek Yolu’nu biz hayata geçirdik. Habur’dan Basra Körfezi’ne demiryolu ve otoyol bağlantısı sağlıyoruz. Bazılarının hayalleri bizim yaptıklarımıza erişemiyor!”

Yazının Devamı

Mutsuz bir öğretmen

Kocaeli’deki bir özel okulda çalışan bir öğretmen tarafından tarafıma çok önemli bir yazı gönderildi. Özel okullarda çalışan öğretmenlerin maddi olarak ne kadar hırpalandığını, ne kadar zorlandığını özetlemiş hocamız. Ve artık özel okullarda ciddi bir sendikalaşma sürecinin yaşandığını ifade etmiş. Mutsuz, umutsuz bir öğretmen umudu nasıl yeşertebilir? Yaşayamayan, hayatı heba olup giden ve bunu her anında hisseden bir öğretmen, geleceğin nesillerini nasıl sağlıklı bir şekilde, inançlı bir şekilde yetiştirebilir? Bu yazı; öğretmenler adına bir manifesto niteliğindedir. Çok emek-az maaş sarmalında yitip giden, mutsuzlaşan öğretmenlerin halini anlatan hocamızın yazına dokunmadan sizlerle paylaşmak istiyorum. “Biliyorsunuz Kocaeli’nde 300’ün üzerinde özel öğretim kurumu bulunmaktadır. Bunların bir kısmı vakıf ya da dernek bir kısmı ise şahıs kurumudur. Kolejler de vardır kentimizde butik denilen, bir ya da iki kademeye yönelik hizmet veren kurumlar da. Binlerce öğrencisi olan bu kurumlar, binlerce öğretmen de istihdam etmekte ama öğretmenlerine keyfi bir muamele göstermekte ve keyfi koşullar dayatmaktadır. Oysa tüm okullar MEB Okulları gibi hareket etmek zorundadır. Çalışmalarını, ulusal ve/veya uluslararası programlarla zenginleştiren özel okullar, esas olarak 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile bu kapsamda hazırlanan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği ve daha birçok yönetmelik-yönerge ile çalışmalarını MEB çatısı altında yürütmektedir. Yani özel okullarda eğitim-öğretim ve yönetim 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda ifade edilen Türk Milli Eğitiminin genel amaç ve temel ilkelerine uygun olarak yürütülmektedir.

Son yıllarda özel okulların Başiskele İlçesini tercih ettiklerini görüyoruz. Bu durum, tabii ki ilçeye büyük bir hareketlilik getirmiştir; gün içindeki trafik hareketliliğinden tutun da konut inşasındaki artışa kadar Başiskele’yi temelinden etkilemekte ve dönüştürmektedir.

Kümülatif manada ekonomik işleyişe de eğitim-öğretim faaliyetlerine de azımsanamayacak nitelikte katkısı olan özel öğretim kurumları hakkında son yıllarda hem ulusal hem de yerel basında çalışanlarının ücretleri ile ilgili haberler çıkmaktadır. Şöyle ki; özel öğretim kurumları çalışanları yani özelde çalışan öğretmenlerin kazançlarının, sergiledikleri emeğe nispeten gerilediği ya da devletteki meslektaşlarının gerisine düştüğü bir durum söz konusudur. Hatta pandemi sürecinde ulusal basından takip ettiğimiz üzere aylarca ücretlerini alamadıkları, tam gün çalışmaya devam etmelerine rağmen kısa çalışma ödeneğine maruz bırakıldıkları dönemler dahi olmuştur. Çalışma şartları bakımından çok emek – az kazanç sarmalına giren özel okul öğretmenleri geçimlerini sağlayabilmek için daha fazla çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu durum tabii öğretmeni mutsuz kılıyor, daha da önemlisi onları derin bir umutsuzluğa sürüklüyor. Çocuklarımızı yani geleceğimizi bugünden şekillendiren, umudu onların dimağına yerleştiren öğretmenlerimiz; geçim sıkıntısından ötürü geleceğe dair umutları tükenirken yarının dünyasını nasıl şekillendirebilir? Mutsuz, umutsuz öğretmenler umudu nasıl yeşertebilir? Cevabı zor sorular.

Yazının Devamı

Özrümü geri alıyorum. İşte saat saat CHP mitingi fotoğrafları

Ben iki gün önce başımdan geçen bir olayı anlatmış, CHP İl Başkanı Bülent Sarı’nın, “Tepeden çekilen fotoğraf 15:30 sıralarında çekildi” açıklamasının gerçeği yansıtmadığını yaşadığım bir örnek üzerinden anlatmıştım.

Konuyu dallandırıp, baştan anlatıp uzatmayacağım. Ben iki gün önce başımdan geçen bir olayı anlatmış, CHP İl Başkanı Bülent Sarı’nın, “Tepeden çekilen fotoğraf 15:30 sıralarında çekildi” açıklamasının gerçeği yansıtmadığını yaşadığım bir örnek üzerinden anlatmıştım. Daha sonra CHP’lilerden onlarca telefon aldım. Alanı dolaştığım isimle de konuştum. Bir şekilde yanıldığımı, hata yaptığımı düşündüm ve özür diledim. Yanlış yapmışım. Şimdi tekrara düşmeden kısaca kendimi ifade edeceğim. Birincisi, CHP İl Başkanı Bülent Sarı’nın, tepeden çekilmiş fotoğrafın saatiyle ilgili yaptığı açıklama evet, gerçeği yansıtmıyor. İkincisi ilk yazımda da belirttiğim gibi maalesef Bülent Sarı yaptığı açıklama ile bizleri töhmet altında bırakmıştır. Yani bir önceki yazımda dilediğim özrü geri alıyorum. Belki mitingle ilgili ilk yazımda ifade ettiğim gibi benim yayınladığım ve 15:00 değil de 17:30 sıralarında çekildiğini iddia ettiğim fotoğraf, saat 17:15’ten sonra çekilmiş. Fotoğrafın çekildiği saatle ilgili iddiam, alanın polisler tarafından sonradan açıldığına dair ifadelerim kesinlikle doğru. Evet, CHP İl Başkanı Bülent Sarı bir konuda haklı. O da sadece saatin 15:30 sıralarında alanda bir drone uçurulduğu meselesi. 15:30 sıralarında da bir drone uçurulmuş, ancak gazetelerin yayınladığı fotoğrafın saati asla 15:30’da çekilen fotoğraf değil. Herkesin malumu, CHP’nin yalanladığı kalabalık fotoğraf, mitinge çok az bir vakit kala çekilmiş. Yani benim ilk yazımda anlattığım ve yuvarlak içine aldığım fotoğrafın saatiyle ilgili iddiam da doğruymuş. Keşke bu fotoğraflara daha erken ulaşabilseydim de boş yere özür dileyip, kendimi mahcup hissetmeseydim. Özellikle Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sahnedeyken çekilmiş fotoğrafı ile benim yuvarlak içine aldığım fotoğrafa bakın. Hemen hemen kalabalık aynı. Şimdi CHP mitingindeki fotoğrafları saat saat paylaşarak özür sırasını değiştiriyorum.

SAAT 15:30'DA ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAFLAR

Yazının Devamı

Fotoğrafın saati konusunda yanılmışım

Nokta Gazetesindeki ilk yazımda eğer gerçekten hatalıysam, yanılmışsam, istemeden bir şey yapmışsam her zaman muhataplarımdan özür dileyeceğime dair siz okurlarıma söz vermiştim.

Bir kez daha bu sözümü tutma zamanı.

Hatasız, kusursuz yaşamak ne yazık ki mümkün değil.

Yazının Devamı