Göksel Ali Argun

Göksel Ali Argun

Erol Arutan hocam… Namı-diğer Uğur Dündar… İyi ki varsın…

Sözlerime, hayatını kaybeden, değerli teknik direktör Levent Kılıçarslan’ı rahmetle anarak başlıyorum. Kent ve ülke futbol tarihine derin izler bırakan hocamızın mekanı cennet olsun. Hayatımız boyunca yaşamımıza kattığımız ya da yaşam alanımız içinde bulundurduğumuz birçok kişi olur.Ailemiz dışında bazılarına “Arkadaşım” bazılarına “Dostum” bazılarına “Ağabey” abla ya da “Kardeşim” deriz. Bazılarına sadece “İsimle” hitap ederiz. Hayatımıza giren ve yaşamımıza dokunan, duygusal bağ kurduğumuz insanlar özeldir ve öyle kalırlar.Bazıları ise zamanla silinirler…

OKULUN HİÇ BİTMEYECEĞİNİ SANDIM

Lise son sınıfa nihayet geçebilmiştim. İzmit Mimar Sinan Lisesi Okul Müdür yardımcısı Ali Paşa Naipoğlu -Oğlum git Edebiyat sınıfında otur. Liseyi bitir- demiş ama ben edebiyat sınıfını görünce okulun hiç bitmeyeceğini anlamıştım ve daha az kişiden oluşan, çoğunlukta kızların olduğu “Fen” sınıfına adımı yazdırmıştım. Ali Paşa hocam bu duruma çok kızmıştı çünkü çok severdi beni. Zaten futbolculara karşı sempatisi vardı. Hasta Trabzonsporlu olduğu için futbol da onun için ayrı bir tutkuydu.

Yazının Devamı

Eğitim ve Spor bir arada olur mu? Bu yaman bir çelişkidir!

Hep deriz “Eğtim ve spor bir arada yürür mü?” diye. Günümüz ekonomik şartlarında yetenekli sporcular üniversite hatta lise çağında krtik bir karar vermek durumunda kalıyor. Kimisi yoluna eğitimden kimisi de spordan devam ediyor. İkisi bir arada olur mu… Kağan Kahmanan isimli bir kardeşim bu konuyu çok güzel anlatmış. Bir bakalım neler aktarmış…

ÜLKEMİZDE NASIL UYGULANMALI

Hani hep diyoruz ya İstanbul, Ankara kadar nüfusu olan ülkeler organizasyon ve müsabakalarda bize karşı nasıl olur da galip geliyor ve bizden daha başarılılar diye. Gerçekten sporu yönetenlerin veya yönetmek için insiyatif alanların oturup düşünmesi gerekir. Neden 80 milyonluk bir nüfus ile sporda bu kadar başarısız oluyoruz? Hatayı nerede yapıyoruz? Başarılı olan ülkelerin spor politikalarını örnek alıp ülkemize nasıl uyarlayabiliriz? Yetenekli sporcuların erken tespiti ile başarılı antrenörlerin doğru ve bilimsel antrenman metotlarla gelişimleri gibi birçok konuda kafa yormaları gerekir. Bunu sadece sporu yönetenler ve insiyatif alanlar değil toplumda sporu seven her bireyin ödev edinmesi gerekir.

Yazının Devamı

Antrenör olmak isteyenlere duyurulur

Sevgili okurlarım.Belediye Derincespor’daki yoğun işlerimden ötürü yazıları biraz aksatıyorum. Ben eğitimciyim ve antrenörüm.Antrenör olmak için eğitimin ne kadar önemli olduğunu da iyi bilirim. Bu yazımda antrenör olmak için neler gereklidir, bunun üzerinde duracağım. Önce antrenörün tanımından başlayayım.Antrenör, spor takımlarının ya da bireylerin oluşturduğu herhangi bir topluluğun fiziksel performansını artırmasına yardımcı olan ve onları spor müsabakalarına hazırlayan kişidir. Antrenörler çeşitli spor branşlarına göre uzmanlaşabilir ya da genel olarak fiziksel kondisyon verimliliğin artırılmasında ve ilgili spor branşına yönelik eğitim faaliyetlerinde görev alırlar.Antrenör nerede çalışır sorusunun yanıtı bireysel antrenörlük ya da spor kulüpleri olarak özetlenebilir.

ANTRENÖR NE İŞ YAPAR?

Antrenör kimdir sorusunun ardından antrenör sorumlulukları ve görevlerini şöyle sıralayabiliriz.Bireylerin ya da takımların sportif performansının artırılmasıİlgili spor dalında ya da genel olarak bireylerin ve takımların zayıf yönlerinin ortaya çıkarılması ve iyileştirilmesi ile güçlü yönlerinin pekiştirilmesiBireylere ya da takımlara spor bilimi ışığında antrenman programları hazırlanmasıSporcuların performansının artırılması için alanın diğer uzmanları olan fizyoterapist, doktorlar, beslenme uzmanı gibi spor profesyonelleri ile koordineli bir şekilde çalışmakSporcuları ya da takımları branşlarındaki müsabakalara hazırlamak ve müsabakaları yönetmekÇalıştıkları kulüplerin sportif faaliyetlerine destek olmakSporculara ya da takımlara, mentörlük, liderlik yapmak

Yazının Devamı

Bruce Lee röveşatası!

Uzun süredir sizlerle birlikte olamıyordum. Malum, biraz koşuşturmalı ve bir hayatım var.

Yaz kış demeden sürekli bir aksiyon hali kısacası.

Bugün güzel bir anımı paylaşmak istiyorum.

Yazının Devamı

Peşinden koştuğumuz top değil HAYALLERİMİZDİ!

Kaleyi hedeflemişti ama top birden kötü zeminde yerden sekip ayağının en dış tarafı ile vurunca top tellerin üzerinden tren yoluna kaçmıştı.

Kara tren de tüm hayallerinin üstüne büyük bir kabus gibi çökünce, çocuk tel örgülerin arkasında eriyip kalmıştı.

Antrenman sahasının ışıkları yetersiz, hava da kararınca aşağı tarafta bulunan, terk edilmiş gibi duran fabrika görüntüsü ile alacakaranlık korku filmi çekimlerine dönmüştü ortam…

Yazının Devamı

YETENEK “SİZ” SİNİZ!

Nihayet lise hayatım sona ermişti ve gelecek planlamamda üniversite sınavını kazanıp spor akademisinin yetenek sınavlarına girmeyi hedeflemiştim.

Zaten futbol ve spor benim hayatımdı ve bu yetenek sınavı kaçınılmazdı.

Gerçekten yetenekli olup olmadığımı anlamam için bu sınav çok önemliydi.

Yazının Devamı

Hakem olmak

Üniversitede okurken futbol bilgimi geliştirmek ve kendimi yetiştirmek adına o dönem İzmit’te açılan hakemlik kurusuna başlamıştım.

Yazılı sınavı başarıyla geçip sözlü sınavda Bedri Dölkeleş hocam “Penaltıdan ofsayt olur mu?” sorusunu sormuştu.

Bende ‘’olur hocam’’ demiştim. “Açıkla” dedi ve anlattım.

Yazının Devamı

Bizimkisi bir ŞAMPİYONLUK hikayesi!

Küçük çocuk babasının elinden tutmuş, evin duvarındaki resmi gösterip soruyor "Baba sen hangisisin?" diyordu.

Eymen baba cevap verdi "Ortada duran kaptanın yanındaki benim”

"Nasıl Şampiyon oldunuz baba?" dedi.

Yazının Devamı

Beyaz Penye Kırmızı Şort ve 19 Mayıs

1984 yılıydı… İsmetpaşa Stadı’ndaydık. Arkadaşım Bülent Onat, bank vaziyeti almış ben de üstüne çıkıp ayakta ellerim "V" şeklinde yukarı kaldırarak şeref tribününe döndüğümde herkes ayakta alkışlıyordu… Coşkulu bağırmalar vardı… Müthiş bir duyguydu… Gol atmışçasına keyifliydi… İsmetpaşa Stadı’nın tamamı doluydu… Binlerce kişinin önünde, omuzlarda en yukarı yükselirken, devamında16 kişilik yelpaze hareketiyle en yukarda “Türk Bayrağını” açarak günün bütün anlamını bugünlere taşımıştık… Futbolculuğumda bu kadar kalabalık bir seyirci önünde oynamadım ama bu farklı bir duygu ve gerçekten çok büyük bir gururdu...

Kırmızı şort, beyaz penye ile "19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı" kutlamasına katılmıştık. İzmit orta Okulu 3. sınıfındaydık Arkadaşım Bülent şimdilerde İzmir Urla'da çevre mühendisi olarak görev yapıyor… Bir dönem Kocaelispor altyapısında da kısa bir süre beraber oynamıştık. Sporcu ve atletik olmamızdan dolayı beden eğitimi öğretmenimiz bizi kısa sürede seçmişti.

Sonrasındaki yıllarda neredeyse bütün bayramlara katıldım… Hala bu törenlerde görev almaktan büyük gurur duyuyorum. O günlerin öğretisi olmalı…Öğretmenliğe başladığım ilk yıllarda Osman Ömerbeyoğlu hocam (Göbek Osman) ısrarla beni “Bayram komitesine” yazmış ve öğrencilikte statta olan ben, daha sonra organizasyon ve kutlama komitesinin başında olmaya başlamıştım. Yıllarca statlarda kutladığımız, gündüz ve gece yapılan müthiş bayram kutlamalarına imza attık.

Yazının Devamı

Gümbedenek!

Kendimi bildim bileli futbolun ve sporun içindeyim.

Ne mutlu ki bana çocukken yaptığım işi meslek olarak da yapmanın mutluluğunu, huzurunu ve gururunu yaşıyorum.

Mahalleden doğaçlama başlayan ve sonralarında düzenli bir şekilde antrenman yapan spor kulüpleri ile kurallar ve organizasyonlar içinde olmak bir çok kişiyi ve antrenör tiplemesini bana tanıma fırsatı verdi.

Yazının Devamı

Yaş sahtekarlığı, Ulugazi Stadyumu

1981 yılı Ulugazi İlkokulu 5. sınıfında okuyordum. Sabahçı-öğlenci uygulamasında okul çıkışları çok kalabalık olurdu. Kalabalığın çoğunluğunu son dersteki “Beden Eğitimi” dersinin futbol maçını izleyen veliler oluştururdu. Öyle ki, çocuklarını getiren veliler, Ulugazi okulu arkasında bulunan esnaflar bile bu maçları dışarıdan heyecanla izlerlerdi. Bir de cuma günleri öğleden sonra okul çıkışı İstiklal Marşı töreninden sonra okul boşalır ve okul bahçesi tam bir stadyuma dönerdi.

MALATYA’DAKİ GİBİ Öncelik, bizden büyük abilerin maçları olurdu. Sert meşin futbol topuyla oynarlardı, biz de hayranlıkla izlerdik. Yine bir cuma günü okul çıkışı İstiklal Marşı töreni yapılmadan biz de yapılacak maç öncesi yerimizi almıştık. O sırada bir aksilik oldu ve bayrak direğinin ipi makaradan çıkmış, bayrak göndere çekilemiyordu. Okul Müdürü sıkıntılı, öğretmenler çaresiz, öğrenciler de eve gitmek için ve biz de maç oynamak için sabırsızdık. Ama cuma günleri illa o töreni izler, “Hazır ol” da İstiklal marşımızı okurduk. Tıpkı 1975-76 yıllarında Malatya’da babamın bekar astsubay arkadaşının emanet olarak bize verdiği siyah beyaz televizyonda her akşam televizyon kapanmadan önce askerlerin Anıtkabir’deki “Bayrak Törenini” izlediğimiz ayakta ve “Hazır ol” da İstiklal marşımızı okuduğumuz gibi…

MÜTHİŞ BİR GÖRÜNTÜ! Okul müdürü bu soruna çözüm ararken sınıf öğretmenimi gördüm ve yanına giderek “Öğretmenim ben bayrak direğine çıkıp ipi makaraya takabilirim” dedim. Öğretmenim alaycı bir şekilde “Sen halledemezsin… Boşver Ali” dedi… Çözüm bulamadılar ve sonunda “Peki Ali… Çık ama dikkat” et dedi. Ben de hızlı bir şekilde direğe tırmanıp direğin en tepesine geldiğimde bütün okul, öğretmenler, mahalleden arkadaşlar, çevredeki, esnaf nefesini tutmuş bana bakıyordu… Müthiş bir görüntü vardı… Okulun bayrak direğinin tepesinden bakıyorsunuz ve herkes seni izliyor… 10-15 saniye kadar bunun keyfini yaşadım. Sonra bir elimle direği tutarken diğer elimle de makaradan boşalan ipi yerine takıp “Tamam” işareti yaptım. Tüm okul beni alkışlarken öğretmenimin sesini duyuyordum. “Benim öğrencim çok yeteneklidir. adı Ali” diyordu. Okulda bana 2. ismimle hitap ederlerdi… Beni o dönemden tanıyanlar hala bana “Ali” derler. Bu olay benim için büyük gururdu… Kendimce çok önemli bir iş yapmıştım, derslerim çok iyi değildi ama okulu zirvede bitirmiştim!

Yazının Devamı

Sporun ailedeki yeri ve önemi

Nokta Medya ailesi çatısı altındaki ilk makalemin ardından çok sayıda tebrik aldım. Hepinize teşekkürü borç biliyorum. Her ailenin geçmişinde bir spor hikayesi olan anne baba vardır. Kimisi futbol, kimisi voleybol, basketbol, atletizm, yüzme, masa tenisi vb. branşlarla öne çıkan ama çoğunluğunda kötü bir anısı olan, travma ile biten spor hikayesi de olmuştur. Beden Eğitimi dersinde başarılı olamamıştır… Mesela eskilerde kasadan atlayamamak büyük bir travmaydı. Final maçında penaltı kaçırmıştır, voleybolda servisi fileye takılmıştır, son saniye basketi atamamıştır, 100 metrede geçilmiştir. Ya da çok başarılı bir sporcudur ama ailesi spor yapmasına izin vermemiştir ve ya antrenör oynatmamıştır. Böyle bir çok hikaye vardır sizin anlayacağınız.

İLLA FUTBOLDA YETENEK OLACAK DİYE BİR ŞEY YOK Bu travmalar çocuklarını spora yönlendirmede bazen ters tepki yaratabilir. Mesela çocuğun istemediği ama babanın istediği branşta ya da mevkide ısrarcı olması… Çocuk belki futbol oynamak istemiyordur ama baba kaçırılan o penaltıda kalmıştır ya da alınmadığı okul takımında çocuğunu görmek ister. Çocukta bir yetenek vardır fakat bu futbolda olmayabilir. İşte maalesef durum bu şekilde olunca aileler ilgili gibi olsa da baskıcı olabilirler. Bu durumda uzman görüşüne yer vermek ve yönlendirmeyi onlara bırakmak en doğrusudur. Bu konuda en etkili kişiler okulda beden eğitimi öğretmenleri, sportif eğitim uzmanları ve yetenek ölçümü yapan antrenörlerin branş yönlendirmeleri önem taşmaktadır.

HER TÜRLÜ BRANŞI AŞILAMALIYIZ Kocaeli sportif açıdan çok zengin bir coğrafyaya sahiptir. Tüm branşların yapılabileceği alan ve tesisler vardır. Yüzmeden, kayağa, yelkenden, eskrime, oryantringten badmintona kadar birçok spor branşı yapma fırsatı ilimizde mevcuttur. Bunların yüzde seksenden fazlası okul sporları faaliyetlerinde yer almaktadır. Mahalli ve ulusal, hatta uluslararası düzeyde de yapılmaktadır. Önemli olan çocuklarımıza spor branşlarını anlatmak, öğretmek ve onları bu branşlara yönlendirmektir.

Yazının Devamı

Merhaba değerli spor dostları…

İlimizin yeni medya kuruluşu Nokta Medya’ya ve değerli kardeşim Erdem Övüç’e tecrübelerimizi, mesleki birikimlerimizi aktarma fırsatı verdikleri için teşekkür ediyor, çalışmalarında kolaylık ve başarı diliyorum.

BEN KİMİM?

1970 Sarıkamış doğumluyum. 6 yaşımda İzmit’e geldim. İlkokulu Ulugazi, ortaokulu İzmit ortaokulu, liseyi ise İzmit Mimar Sinan Lisesi’nde okudum. Marmara Üniversitesi’nde eski adı BESYO yani Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu şimdiki adı ile Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük ve Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. 1995 yılında İzmit’te öğretmenliğe başladım. İlk görev aldığım okul ise Kuruçeşme mevkiindeki İzmit Zafer İlkokulu’ydu. An itibari Yahya Kaptan Anadolu Lisesi’nde öğretmenliğe devam ediyorum. Görevlendirme olarak İl Milli Eğitim Spor Koordinatörlüğü ve Okul Sporları İl Temsilciliği, TÜFAD Kocaeli Şubesi Başkanvekilliği, Kocaelispor Futbol Okulları Koordinatörlüğü ve Erhan Okur hocamızla birlikte 13 yaş altı takımlarını çalıştırıyoruz. Futbol okulunda ayrıca Ender Demir, Coşkun Gökdemir, Erdinç Bayram, Önder Tiryaki hocalarımızla, tesis amiri Yılmaz Yoldadurmaz ağabeyimizle güzel bir aile oluşturduk. Futbola Kocaelispor alt yapısında başladım ve 6 yıl bu şanlı formayı giydim. Kocaelispor ile A takım seviyesine kadar yükseldim. Pendikspor’da profesyonel oldum ve Kağıtspor, Derince Belediyesi başta olmak üzere bir çok amatör kulüpte oynadım. Kağıtspor’da antrenörlüğe başladım. Körfez Futbol Kulübü, Kocaeli Güneşspor’ta da antrenörlük yaptım. Kocaelispor A takımında da Ekrem Albayrak ve Remzi Demirer hocalarımızla birlikte A takımda çalıştım. Nilüfer hanım ile 27 yıldır evliyim… İyi ki de onunla evliyim… Ersel adından milli sporcu bir evlada sahibim. İlk yazımla siz değerli Nokta Medya okuyucularıyla birlikte olmaktan ötürü büyük bir heyecan duyuyorum.

Yazının Devamı