“Everest’e bile damga vurdular: İngiliz’in gölgesinde ezilen Hindistan”

Gürkan Karaçam

Gürkan Karaçam

Tüm Yazıları

Bir dağın adını bile çaldılar.

Düşünün; göğe meydan okuyan o muazzam zirve, yüzyıllardır “Çomolungmo” diye anılırken, İngiliz bir haritacının ismiyle yeniden vaftiz edildi: Everest. Sırf “yerli isim telaffuzu zor” diye, İngilizler bu dağa kendi kadastro müdürlerinin adını verdiler: Sir George Everest.

İngiliz, önce haritayla gelir; sonra isim değiştirir, sonra ruhunu alır.

Ama mesele yalnızca bir dağ ismini değiştirmekle sınırlı değildi. İngiltere’nin Hindistan’daki varlığı, toprağın üstünde olduğu kadar halkın iliklerinde de hissedildi. İşgal değil, işkenceydi bu. Bir milletin ruhuna işlemiş sistematik bir tahakkümdü.

Zulüm, Demiryolu Hattında Başladı

Bugün övünülen Hindistan demiryolları aslında İngilizlerin zulüm makinesiydi. Demiryolu yapımında çalıştırılan on binlerce Hintli, aşırı sıcaklarda, kötü koşullarda ve çoğu zaman çıplak elle kazı yaparak çalıştırıldı. Yalnızca 1857 ile 1867 arasında, 25 binden fazla işçi, yol inşasında hayatını kaybetti.

İnsanların zorla çalıştırılmasıyla kurulan hiçbir medeniyet ayakta kalamaz.

Bengal Katliamı: Açlıkla Terbiye Ettiler

1943 Bengal kıtlığı, İngiliz yönetiminin bilinçli politikalarının sonucuydu. Winston Churchill, milyonlarca insan açlıktan ölürken, Hindistan’daki tahılları Avrupa’ya taşımaya devam etti. Yardım çağrılarına karşılık şu sözleri sarf etti:

“Hintliler kendi suçlarının kurbanı. Zaten çok ürüyorlar.”

Bu kıtlıkta 4 milyondan fazla insan can verdi. Bazıları, açlıktan kendi çocuklarını yemek zorunda kaldı. Açlığın planlısı, kurşun kadar öldürücüdür.

1857 Büyük Hint Ayaklanması: Direnişe Kurşun, Kadına Tecavüz

1857’de başlayan ayaklanma, İngilizleri korkuttu. Cevapları ise barbarcaydı. Yakalanan direnişçilerin ağızlarına barut tıkandı, topların önüne bağlanıp parçalandılar. Kadınlara tecavüz edildi, köyler yakıldı. Yalnızca Delhi’nin çevresinde 27 köy tamamen yok edildi.
Kadını ağlatan bir medeniyet, insan ürünü olamaz. Olsa olsa iblis ürünüdür.

Kültürel Soykırım: Dilini Aldılar, Ruhunu Unutturdular

İngilizler, bin yıllık dilleri aşağılayarak İngilizceyi tek geçerli dil haline getirdi. Hintli elit sınıflar kendi halkını küçümsemeye başladı. Üniversitelerde Hint tarihi yerine İngiliz kahramanlıkları okutuldu.Thomas Macaulay’ın 1835’te söylediği gibi: “İngiliz gibi düşünen, ama Hintli görünen bir nesil yetiştirmeliyiz.”
Dilini hor gören bir millet, kendi tarihine tabut hazırlar.

Amritsar Katliamı: Dua Edenlere Kurşun

13 Nisan 1919’da, İngiliz General Dyer’in emriyle Amritsar’dakiJallianwalaBagh meydanında toplanan binlerce sivilin üzerine ateş açıldı. 10 dakikalık kurşun yağmurunda yaklaşık 1.500 kişi öldü. Yaralılara yardım edenler de öldürüldü. General Dyer’e ceza vermek yerine, İngiltere’de bir bağış kampanyası düzenlendi ve “kahraman” ilan edildi. Vicdanın sustuğu yerde kurşun konuşur.

Everest’in İsmi Gibi: Hafızayı Sildiler

Dağın adı bile değiştirildi: “Çomolungmo” gibi anlam yüklü, kültürel bir isim, “Everest” gibi soğuk bir kelimeyle değiştirildi. Sadece bir dağ mıydı? Hayır. Bir milletin göğe bakan umudu silindi. Bir milleti yok etmek istiyorsan; dağlarını, ırmaklarını, rüyalarını yeniden isimlendir.

Ve Sonra Gittiler… Ama İzleri Kaldı

İngilizler Hindistan’dan 1947’de çekildi ama arkalarında İngilizce düşünen, Batı’ya hayran, kendi tarihine uzak bir nesil bıraktılar. Modern Hindistan, bu mirasla mücadele ederek yeniden kendi köklerine tutunmaya çalışıyor. Sömürgecilik sadece silahla değil, zihinle de olur. En derin işgal, belleğe yapılanıdır.


Son Söz Yerine

Bugün Hindistan yükseliyor. Teknolojide, bilimde, ekonomide... Ama geçmişin ayak izleri hâlâ toprakta. Unutulmasın: İngilizler, sadece toprak almadı. Onurlarını, dillerini, çocuklarının isimlerini ve hatta dağlarını aldı. Ama hiçbir milletin hafızası sonsuza kadar susturulamaz. Tarih, sadece hatırlamak için değil; uyanmak içindir.

Gürkan karaçam Hindistan Everest
Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız