Müsilaj konusunu bir de cinciye soralım
Marmara Denizi maalesef kendisini örümcek ağları gibi saran müsilaj ile yine gündemde. Böylesi bir doğa felaketi bile ülkemizdeki siyaset canavarının öğünü olmaktan kurtulamıyor.
Tahir Büyükakın, geçtiğimiz gün gerçekleştirilen AK Parti Kadın Kolları Kongresi’nde Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununun, arıtma tesisleri yapıldığı takdirde 5 yıl içerisinde çözülebileceğini söyledi. Bu açıklama kesinlikle umut verici ama ne kadar gerçeği yansıtıyor?
Müsilaj konusu yeniden gündeme gelse de aslında yeni bir sorun değil. Recep Tayyip Erdoğan 2021 yılında “Nasıl Haliç'i tertemiz yaptıysak, Haliç'te denize girilir hale getirdiysek, orada balık tutar hale getirdiysek inşallah bu müsilaj belasından da kısa zamanda Marmara'mızı, İstanbul'umuzu temizleyeceğiz”* şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
Yıl 2025 ve gündem Marmara Denizi’ndeki müsilaj. Ya o günden bugüne hiçbir şey yapılmadı, ya da bu böyle basit bir şekilde çözülebilecek bir problem değil.
Büyükakın konuşmasının devamında, Ekrem İmamoğlu’nun bir tane bile arıtma tesisi yapmadığını, ‘o mahallenin’ çöpünü ‘bizim mahallenin’ temizlemeye çalıştığını ve İmamoğlu’nun Türkiye’yi kandırdığını söyledi. Ardından da basına hitaben, “İmamoğlu’na çattı diyeceksiniz. Ben Marmara Denizi için uğraşıyorum. Derdiniz Marmara ise sizler de hassasiyet gösterin” dedi.
Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorunu kesinlikle siyaseti aşmalı, ama nasıl? Siyasetçilerden başka kimsenin sesi duyulmuyor. Büyükakın, tabii ki İmamoğlu’na cevap verme yarışına girmeden bu konuya dikkat çekebilirdi. Yahut cevabını, Marmara Denizi’ni konu etmeden verebilirdi. Fakat bunu tercih etmeyerek konuyu siyasi bir tartışmanın göbeğine yerleştirdi.
Basın mensuplarına hitaben sarf ettiği sözlerin gereğince de Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül hocaya müsilaj sorunu sorduk. Ergül hocamız her ne kadar karamsar olmamak gerektiğini söylese de, “Her yıl yaklaşık 9 groston azot ve 1.3 groston fosfor Marmara Denizi’ne boşalıyor. Bu vahim bir durum. Bu da gösteriyor ki bizim müsilaj sorunumuz yok bizim nüfus sorunumuz var. Mevcut nüfus yoğunluğunda arıtma teknolojilerinin en iyisi kullanılsa bile yeterli olmayacaktır. Sadece atıksu arıtma tesisi yapmakla bu sorun çözülmez” şeklinde bir açıklama yaptı.
Öyle görünüyor ki Marmara Denizi, çevresine, yanlış nüfus politikaları sonucu yerleştirilmiş insan yığını, hırsla soluyan fabrika bacaları ve kaderi tırpanlamaya çalışan insan hıncının kurbanından başka bir şey değil. Yani Marmara, medeniyetimizin gölgesinde usulca ölüyor. Bu durum bizleri soğuk kanlı birer katil yapmanın yanı sıra birer intihar komandosu yapıyor. (Bu konuya girmeyeceğim)
Şimdi ben sıradan bir vatandaş olarak soruyorum; akademisyenimiz Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorunu sadece arıtma tesisiyle çözülmez diyor, siyasetçimiz ise arıtma tesisleriyle 5 yıla çözülür diyor. İyi ama doğrusu ne?
Olmadı müsilaj konusunu bir de cinci hocaya soralım. Belki o bir şey söyler de biz de inanır ve mutlu mesut yaşamaya devam ederiz.
*Anadolu Ajansı, 9 Haziran 2021.