Yeni putlar dikeceğiz ama hangilerini yıkalım?

Melih Can Şenol

Melih Can Şenol

Tüm Yazıları

-Tanrım, en masumumuzdun sen bizim, bağışlanmayı bekleme.

Hey, 21. yüzyıl! Altın gibi bir kalbin var. İyisin. Duyarlısın. Çok yollar yürüdün çok ilerledin. Evet, çoktan yıkıldı Ur kenti, birbir düştü ortaçağın o rutubetli, soğuk kaleleri. Derebeyler, krallar, din adamları… kalmadı hiçbiri. Senin ülkün; bilim, özgürlük, demokrasi, insan hakları evrensel beyannamesi…

Ama bir noksanlık var. Seziyorsun sen de. Sanki üşüyor gibisin. Isınmak için koşuşturuyorsun öteye beriye. Burç yorumları, yoga seansları, antidepresanlar…

Tüm modern görüntülerin altında ateşi ilk defa yakmanın heyecanı var.

Ne de olsa ateşin başında başladı büyük hikayemiz. Isındık ve anlam verdik olup bitenlere. Ateş yani inanç, en büyük icadımız bizim. O işaret etti, biz yürüdük. Dantel gibi işledik taşları, efsanevi şehirler kurduk. Sunaklarda adaklar adadık, ant içtik mabedlerde. Gerçeğin çölünde bir vaha oldu bize. Koruyan, kuşatan o büyük güce duyduğumuz inanç büyüttü bizi. “Tüm yuvayı koruyan bir Tanrı’ya inanmaktan daha keyif veren ne olabilir!”*

İşte budur bizim huzurlu karanlığımız. Kaygısız geçirdiğimiz gece…

Fakat masum değil hiçbir şey. İnancın, yalnızca onu taşıyanı gören gözleri yaşamı görmedi. Onun gücüyle kurduğumuz şehirlerde kan döktük hiçbir azap duymadan. Evlerle savaştık, kentlerle savaştık, kıtalarla savaştık; bizi yaşatan, var eden inanç adına naralar atarak.

İnancın karşısına tüm heybetiyle dikilen, elinde fenerle gezen bilge; akıl. Onunla kazandıklarımızı yadsıyamayız. Kara ölümü, ince hastalığı onunla yendik. Her ne kadar sekülerlik iddiasında olsa da en gizli yerinde inancı özenle sakladı oda. Ve sonunda mavi soğuk ışığıyla dokundu yüzümüze. İnancın gürültülü öfkesinin yerine dingin bir cinayet bıraktı kucağımıza.

Bilimin ışığı bu geceyi sabaha ulaştırabilir mi? İnancın yitiminde ortaya çıkacak enkazı kaldırmaya yetecek bir güç var mı? Kökleri böylesine derinlerde olan inancın karşısında, en sağlam rasyonel izah ne kadar dayanabilir?

“İki kere ikinin dört etmesinden hoşlanmıyorsam, tabiat kanunlarından, iki kere ikinin dört etmesinden bana ne?”** İşte inancın karşısına konulan her şeyin ömrü bu kadar.

İşte bizim büyük hikayemiz farklı maskelerle aynı sahnede oynamaya devam ediyor.

Eh bu da bizim trajedimiz; bilimin ışığında üşüyoruz, inancın sıcak ikliminde körüz.

“Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır” Edip Cansever

*Franz Kafka, Aforizmalar
** Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Yeraltından Notlar

Yeraltından Notlar Edip Cansever Franz Kafka
Yorumlar (1 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...