Bir “Soyunma Odası”nın hikayesi
Futbola ilgim çocukluk dönemlerinden lise yıllarına kadar ziyadesiyle olmuştu. Lise yıllarının sınava hazırlıkla geçen yoğun yılları oynamadaki muhabbetimizi alamadı ancak o zamanlarda futbol izlemeye, takım tutmaya olan ilgim azalma göstermişti. Önemli maçlara gitmeler, uzaktan takip etmeler vardı fakat yoğun bir muhabbet ortamı oluşmuyordu. Üniversitemin ilk zamanları da yoğun okumalarım arasında uzaktan takiplerle devam etti.
Önemli maçlara gitmeler, uzaktan takip etmeler vardı fakat yoğun bir muhabbet ortamı oluşmuyordu. Üniversitemin ilk zamanları da yoğun okumalarım arasında uzaktan takiplerle devam etti.
Stada gitmekten, ara ara FM oynamaktan yine keyif alıyordum. Fakat tam bir bağlılık söz konusu değildi. Tekrar bağlılığımı arttıran hikaye, bir camianın diriliş hikayesi oldu. Kocaelispor’un önce BAL Ligi şampiyonluğu, devamında 3.Lig mücadeleleri… O gün bugündür kopamadık, hatta muhabbetimiz arttı, farklı veçheleriyle bereketlendi.
O günlerin adamlarından birisidir Ümit Metin Yıldız. Benim için bir ihtimalin, hüzünlü bir hikayenin adıdır,“Bütün olmayanların hikayesi…”.
Camianın zor olduğunu, BAL’da şampiyon olmuş takımla, transfer yasaklı, maddi durumu çok da iyi olmayan, iyi zeminde oynamayan, ciddi kazayı atlattıktan sonra henüz koltuk değnekleriyle yürümeye çalışan fakat ona rağmen yine şampiyonluk, hemen her maç 3 puan baskısı hissedilen bir camia… Tribündeyken hatırladığım, acımasızca eleştirilen bir adam… Munis görüntüsüyle bu eleştirilere karşı, bütün bu sertliğe karşı yol gitmeye çalışan bir adam…
Bu zorlukların arasında yürünen yol, ekilen tohumlar, yeşermeye dönen tohumlara soğuğun vurması…Antalya’da kaybedilen final bu hikayeye yakışır bir son oluyordu belki de.
Sonra sakin bir öğle vakti, elinde kitabıyla Üsküdar- Eminönü vapurunda gördüm kendisini. Cesaretimi toplayıp yanına gittim, bir iki muhabbet, sıfır ego, telefon numarasını aldım, ne için aldıysam… Muhabbet orada kaldı.
Aradan geçen birkaç yıl sonra Hoca Gebze’nin başına geçti. Yine benzer sonlu bir hikaye.Kocaelinin havasında herhalde. Arada birkaç denk geliş, ilerlemeyen sohbet…
Geçenlerde yeni çıkmış kitapların arasında gezinirken, bir de ne göreyim : “Soyunma Odası” Hemen heyecanla satın alıp, eve dönmek için bindiğim otobüste okumaya başladım. Elbette başından değil “Kocaelispor” bölümünden…
“2016’da bir yıllığına Kocaelispor’la anlaşmıştım. Kocaelispor yıkılmak üzere olan koca bir çınarken, varlıklarını tehlikeye atan bir avuç insanın omuz vermesiyle şöyle bir sallanmış ama yıkılmamış. Abartmıyorum, bir an gelmiş herkes yüzünü çevirmiş, elini çekmiş üzerinden. Eline baltayı alan da hiç acımadan indirmiş darbeleri bedenine.” Burnum sızlamaya, gözlerim dolmaya başlamıştı.
Devam ettim: “Süper Lig’den BAL’a kadar düşünce çırılçıplak kalmış zemheride. Tam donmak üzereyken biri çıkmışta sıcak nefesini üflemiş. Arkadaşlarıyla yardımlaşarak donmasına izin vermemiş. Devlet destekleri ve oradan buradan toplanan ödeneklerle yeni bir takım kurulmuş. Birkaç şövalye ruhlu adam “Yaşatacağız onu” dediklerinde en yakınındakiler gülmüş: “ nasıl yaşatabilirsiniz, ölmüş gitmiş bir kulübü?” gözlerimden damlalar düşmeye başlamıştı.
Futbolun hikaye kısmına düşkün biri olan benim için, her hafta maçını beklediğimiz zamanın asıl kahramanlarından birisi o günleri anlatıyordu. Şahane bir iş. Taraftar ilişkileri, yönetimin tavrı, futbolcu anıları… O günleri genel hatıralar ile anlatıyor Hoca. Hemen birçok paydaşına değinerek. Bu kısma dair fazla detay vermeyeceğim ki, okuyacak olanlar için gizemi bozulmasın…
Bu kısımdan sonra kitabın genel halinden de biraz bahsetmek isterim. Kitap üç kısımdan oluşuyor. “İlk Yarı”da önce çocukluğuna, Eski İstanbul’a götürürüyor bizi Hoca. Mahalle anılarına, güvercinlere ve futbola başlama yıllarına... İçinde mahalle arasında oynanan maçta var, yenilen dayaklarda. Genç takım, amatörün her türlüsü, toprak sahalar ve eskinin kısa şortlu profesyonel futbolculuk hayatı… Sık sık zihin dünyasının nasıl kurulduğundan, nelerden etkilendiğinden bahsediyor, atıflar yapıyor. Futbol dünyasının o zamanlarından futbolcu gözüyle birkaç fotoğraf gösteriyor bize. Batıl inançlar, teşvikler, taraftarlar…
“İkinci Yarı” antrenörlük yıllarına dair. Hocanın uzun denilecebilecek bir yardımcılık kariyeri olmuş.Bu dönemlerde Adana’dan, efsane Etimesut Şekerspor’dan, Orduspor günlerine kadar birçok kulüpten hatıralar var. Sonra birinci adamlık döneminde yaşananlar Çerkezköy, Kocaelispor ve alt ligler deneyimleri…
Kitap boyunca okura farklı eserlerden alıntılar eşlik ediyor. Genel olarak kullandığı edebi dil, son bölümde daha da görünür olup hayat, edebiyat ve futbol denklemindeki geçişlerin üzerinden başarıyla geliyor. Hoca metinler arasında sağlam bir işçiliğin olduğunu, arka planda yıllar boyu sürdürülmüş okumaların bulunduğunu da bu sayede bize ispat ediyor.
Bir solukta okuduğum çokça keyif aldığım bu güzel kitap için, sevgili Hocamız Ümit Metin Yıldız’a teşekkür ediyoruz. Yazarlık ve yeni giriştiği yorumculuk kariyerinde de kendisine başarılar diliyorum.