Tarlayı satıp bankaya koymak mı? Yoksa çiftçiliğe devam mı?

Necmi Kocaman

Necmi Kocaman

Tüm Yazıları

Bu soru bugünlerde dekarlarca araziye sahip çiftçilerin, yüzlerce hayvanı olan üreticilerin dilinde dolaşıyor. Satsa ciddi bir para eder. O parayı faize koyup, yorulmadan, risk almadan ve strese girmeden her ay düzenli gelir elde etme fikri cazip geliyor. Kulağa çok kolay, çok huzurlu geliyor, değil mi?

Peki ya ötesi? Hayal edin, 200 çalışanı olan bir fabrikayı. Çelik işliyor, vinç üretiyor, onlarca mühendis, yüzlerce mavi yakalı personel çalışıyor. Her biri ailesine bir ekmek götürüyor, her biri bir hayali için çalışıyor. Şirket her ay maaşları ödüyor, sigortaları yatırıyor, şirket araçları alıyor, üretimi sürdürüyor. Peki ya bir gün, “Bu kadar risk almaya, bu kadar stres çekmeye gerek yok,” dese o fabrika sahibi? Her şeyi satıp, tüm varlıklarını bankaya koyup faize yatırsa? Rahat, risksiz bir hayat… Ama ya geride kalanlar?

Bu sadece bir çiftçinin ya da bir fabrika sahibinin hikayesi değil, bu hepimizin hikayesi. Çünkü bu insanlar üretmeyi bırakırsa, toprak boş kalırsa, fabrikalar susarsa, yüzlerce çalışan işsiz kalırsa, bu zincirin halkaları koparsa, hepimiz etkileniriz.

Kısa vadede bu seçenek kulağa tatlı gelebilir. Ancak uzun vadede bu model, sadece bireyleri değil, bir ülkenin geleceğini, bir toplumun direncini ve insanlığın üretkenliğini tehdit eder. Çiftçi üretmezse sofralarımız boşalır. Fabrikalar kapanırsa yenilik durur, ekonomi çöker. İş istihdamı yaratan, üretim yapan insanlar, sadece kendi kazançlarını değil, toplumun tamamını omuzluyorlar.

Evet, bugünkü koşullarda mevduatta değerlendirmek kolay görünüyor. Ama biz kolay olanı mı seçmeliyiz? Üretim yapmak zor, istihdam yaratmak zahmetli, risk almak cesaret ister. Ama bu cesareti gösteren insanlar sayesinde yarınlarımız inşa ediliyor.

Böyle bir süreç, yalnızca bireysel tercihlerle değil, toplumsal bir anlayışla aşılabilir. Üretmek, değer yaratmak, istihdam sağlamak hepimiz için daha büyük bir anlam taşıyor. Çünkü bir ülkenin geleceği, sadece bugünkü kazançlarla değil, yarın için inşa ettiklerimizle belirlenir.

Unutmayalım, sadece getiri peşinde koşarak hepimiz kaybederiz. Ama üreterek, paylaşarak, geleceği birlikte inşa ederek hepimiz kazanabiliriz. Bu tercihi yaparken sadece bugünü değil, çocuklarımızın yarınını düşünelim. Her yıl, "Seneye bir daha ekmeyeceğim," diyen çiftçilerin sesini duymak beni derinden yaralıyor. Her yıl ineklerini satmayı düşünen üreticilerin, çaresizce hesap yaptığını görmek… Bazen bu kararlar gerçekleşiyor ve o noktada yalnızca bir çiftçi ailesini değil, ülkemizin geleceğini kaybediyoruz.

Bu durum, ülkenin mühendisini kaybedip Amerika’ya garson kazandırmasından bile daha büyük bir kayıp. Çünkü bu kez kaybedilen şey sadece bir birey değil, bir sistem, bir döngü, hepimizin hayatta kalmasını sağlayan üretim mekanizması. Çiftçisini kaybeden bir ülke, topraklarını kaybeder. İneklerini kaybeden bir ülke, sütünü, etini, sağlıklı nesiller yetiştirme şansını kaybeder. Bu kayıp, telafisi mümkün olmayan bir yıkımdır. Tarım ve hayvancılık, yalnızca ekonomik bir faaliyet değildir; bir ülkenin gıda güvenliğinin, bağımsızlığının ve sürdürülebilirliğinin temel taşıdır. Çiftçilerimiz, bu zor şartlar altında üretmeye devam ederek aslında yalnızca kendileri için değil, hepimiz için çalışıyor. Ama zorluklar her geçen gün ağırlaşıyor. Artan maliyetler, dalgalanan fiyatlar, ürünün değerini bulamaması, yetersiz destek politikaları... Tüm bunlar üreticiyi her yıl biraz daha yoruyor, biraz daha ümitsizliğe sürüklüyor.

Bu insanlar, ailelerinden, uykularından, emeklerinden ödün vererek toprağı ekip biçiyor, hayvanlarını besliyor, ülkenin sofralarına katkıda bulunuyorlar. Ancak gerçek şu ki, bu ağır koşullarda üretime devam etmek için sadece çaba yetmez; teşvik edici, sürdürülebilir politikalarla desteklenmeleri gerekir. Üretmek isteyen insanın önündeki engeller kaldırılmadığında, bu emek zinciri bir gün kopacak.

Bir ülke için gıda ve üretim sektörü, enerji kadar stratejik bir alandır. Gıda bağımsızlığını kaybeden bir ülke, bağımsızlığını kaybetmeye mahkûmdur. Bu yüzden, bu alanda doğru politikalar oluşturulması hayati bir ihtiyaçtır. Çiftçiler yalnızca maddi değil, aynı zamanda manevi olarak da desteklenmeli. Onlara, yaptıkları işin ne kadar değerli ve vazgeçilmez olduğu hissettirilmelidir.

Bugün bir çiftçi, "Ekmeyeceğim," dediğinde sadece bir ses değil, bir alarm çaldığını duymalıyız. Çünkü toprağın sustuğu yerde gelecek olmaz. Üreteni koruyamazsak, yarın yiyecek ekmeği, içecek sütü bulamayacağız. Bu yüzden, bugün doğru adımları atmak zorundayız. Geç olmadan, üreticilerimizi yeniden ayağa kaldıracak politikalarla, umutlarını yeniden yeşertmeliyiz. Çünkü bu yalnızca çiftçilerin değil, hepimizin meselesi.

Faiz para Toplum çiftçi