Yeni Anayasa: Bir taşla kaç kuş vurur?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28. Dönemi’nin İkinci Yasama Yılı açılışına yeni Anayasa çıkışı damga vurdu diyebiliriz. Hem TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, hem de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarında öne çıkan konu Anayasa değişikliği oldu.
Artık büyük bir siyasi stratejist olduğundan herhalde kimsenin şüphesi kalmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiç gündemde olmayan bir konuyu, Türkiye’nin önüne birinci mesele olarak getirmeye neden karar verdi acaba?
Altı aydan kısa bir süre kalan yerel seçimlere doğru ilerlerken, gündemi değiştirmeyi bu şekilde başarabileceğini düşünüyor olmalı. Enflasyonun yüzde yüzlere vardığı bir ortamda, seçim gündeminin ekonomi olmasını önlemek için iyi bir malzemeye ihtiyacı var. İşte yeni Anayasa tartışmaları bu malzemeyi sağlayabilecek müsait bir araç.
Erdoğan’ın temel seçim stratejisinin “böl, ötekileştir, kazan” olduğunu hatırlarsak, Anayasa’da yapılmak istenen muhtemel değişiklikler, toplumsal kutuplaşma ortamını besleyecektir. Normal şartlarda toplumsal mutabakatla hazırlanması, ülkenin vatandaşı olan herkesin içine sinmesi gereken Anayasa’yı bir kesimin diğer kesim üzerinde tahakküm kurmasını sağlayacak şekilde dizayn ederseniz, ortaya çıkacak çatışma “çoğunluk” desteğini kazandırır.
Anayasa tartışmaları muhalefeti de bölecektir. Sağ partilerin “hayır” diyemeyeceği değişiklikler muhalefetin büyük partisi CHP ile eski ortaklarının arasını iyice açabilir. Bu da seçimde işbirliği yapılması için gereken zemini tamamen ortadan kaldırır. Çok parçalı bir muhalefet, Erdoğan’a başta İstanbul olmak üzere 2019’da kaybettiği illeri geri kazandırır.
Erdoğan’ın yeni Anayasa’da yapılacak değişiklikle bir kez daha Cumhurbaşkanlığına aday olmasının da önü açılabilir. Belki de en büyük hedef budur. Erdoğan gücünün zirvesinde. Sağlığı da gayet iyi görünüyor. Karşısına güçlü bir lider çıkmıyor. Erdoğan’ın kendine veliaht belirlediğine dair de bir işaret yok. Cumhurbaşkanı’nın dört yıl sonra emekliye ayrılmayı planladığını söylemek giderek güçleşiyor.
Bir de başa bela olan 50 artı 1 zorunluluğu meselesi var. Son seçimde MHP’nin oyları Erdoğan’ın seçilmesine yetmedi. AK Parti ve MHP’nin toplam oyu yüzde 45’te kaldı. Eğer YRP, HÜDAPAR ve Sinan Oğan’ın desteği olmasaydı seçilemeyecekti. Bu durum da Erdoğan’ın yeni Anayasa ile aşmaya çalışacağı bir engel olabilir. Bu yönde bir değişiklik gündeme gelirse hiç şaşırtıcı olmaz.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile kazandığı gücü tahkim etmek istediğini de sanıyorum. Tamamen Türkiye’ye özgü, dünyada başka bir benzeri bulunmayan bu sistemin ilelebet kalıcı hale gelmesi yeni Anayasa ile mümkün hale getirilebilir. Cumhurbaşkanı’nın önü tamamen açılır, tüm engeller kaldırılır.
Erdoğan’ın dünkü konuşmasında "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk dönemindeki tecrübelerin ışığında ortaya çıkan iyileştirme ihtiyacını da, yeni anayasa çalışmaları kapsamında değerlendirebileceğimizi ifade etmek istiyorum. Böylece, yeni anayasayla birlikte yönetim sistemi tartışmalarını ilanihaye sona erdirme imkânı bulacağız” şeklindeki sözleri bu yönde bir işaret değil de nedir?
Anayasa değişikliği ile laiklik ilkesinin hedef alınacağını tahmin etmek de zor değil. Erdoğan, 21 yılın ardından artık siyasi İslam’ın imzasını taşıyan yeni bir Anayasa ile iktidarını taçlandırmak isteyecektir. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına ilk yüzyılın izlerini tamamen silerek girmek istiyor.
Peki böyle bir Anayasa’ya karşı olduğunu bildiğimiz milyonların sesi kim olacak? İşte şu anda en önemli soru bu. Çünkü ortada bir muhalefet yok!